26 Ekim 2009 Pazartesi

O; ŞİMDİ ÖLDÜ

gerçekten kendim için bayağı zor birşey yaptım..Ve bir kez daha anladım ben hem salak hem de sabırlı hem de pek çok sabırlı bir kızım..

Bu zatı muhterem bugün aslında içinden buluşmak istemedi..biliyorum..ama benim bazı şeyleri kafama vura vura yaşamam lazım ya..İçim kanayacak ya..Dedim ki ve çaktırmadan ona hissettirmeden bugün buluşalım dedim

bana bir ara dedi ki ..tabi olur ..ama işin varsa günler torbaya girmedi..buluşuruz ben daha buradayım dedi..çok ama çok bozuldum bulafa..fakat sabretmeye söz vermiştim ve sabrettim hiçbirşey demeden bekledim.Hayır uygun dedim.sonrabulustuk.Menuniyetsiz bir ifadesi vardı..caddede bir yere gittik..Ben aslında hiç mutlu degildim ama mutlu imişim gibi yapıyordum..Sadece kasmasın diye kendini yaptım bunu..

Havadan sudan işten oradan buradan konuştuk ama o kesinlikle benimle buluştugunda konuşacagını belirttigi konuda konuşmak istemedi.slında dün bana bir arkadaşım konuyu açmam gerektiğini söyledi.ama bu kadarını gururuma yediremedim..Hani sen benimle yaşamak istiyordun hayatını benimle devam ettirmek isityordun diye..Ama hayır ..Bunu o kesinlikle dile getirmedi..Ben de bu kadarını yapamazdım..Hani sıkılıyor acamıyor konuyu diye bir psikolojide hakim degil.Bana sormadan hesabıda istedi.Yani benimle kısa kesmek istedi..Ben sadece bir araona senin acelen var kalkalım dedim..O kadar..o da sabah erken kalktığından daha burada oldugundan falan bahsetti..salak sanki ben öldüm senle bulusacagım diye..Gerizekalı..Kitibiyoz..

sonra arabada arabayı ben kullanırken bunun telefonun ışığının yandığını gördüm..ışık yanıp sönüyor.ama sessizde.Bir ara bir arkadaşı var ..o aradı.Kanalın yöneticisi bir kız..Sözde evli imiş..Ama o kızdan kıllanıyorum ben..Zaten acıkcası bu saatten sonra da beni ilgilendirmeyecek bir durum..

Onunla konuştu yolda..Neyse telefonu kapatırken özür diledi benden.Sonra onu kalacagı eve bıraktım..Görmeli idiniz.Bir öpmemiz vardı birbirimizi..Sanki kapı komşusuyuz ve birbirimiz her an görebiliriz gibi..Ama bunun böyle olmasını ben gercekten çok istedim..Cünkü anladım ki bu o insan degil..İçimden geçen his onu dövmekti.Şöyle birsarsıp kendine gelmesini saglamak ve evirip çevirip dövmek..Ona sarılmak falan asla...O bana telefonda msnde deger veriyor ama iş karşılaşamaya gelince koca bir duyarsız insan oluyor..Ben sıkı gerçekçi ben hatta bu herife kanıyorum sonra..Ne işim var benim onun yanında..o kim oluyor da beni hak ediyor..Gerizekalı salak...

sonra yolda yolu buldum mu diye beni aradı..Bende ona degerli vaktini bana ayırdı diye teşekkür ettim..o bunu anlamaz biliyorum..Ama ben öyleyimdir..Geröekten çok kızdığım insanlara eger neye kızdığımı anlama potansiyelleri yok ise bu detayları fark etmeyecek kadar öküzler ise kesinlikle laf söylemem..o an için yormam kendimi..ama sonra malesef patlar içimde kelimeler..Bogazıma düğümlenen kelimeleryıllar sonra bir gün ağlatır beni..İşte o an çok kötü olurum..o anlarda yanımda kimsenin olmasını istemem..Rahat ağlamak isteyen ben sessizlil yaşamak isterim bir süre..Bu üniversitede bana yamukm yapan arkadaşıma karşıda eski sözlime karşıda böyle oldu..bu herife karşıda böyle oldu..

ayrılırken bana bu hafta çok dolu olduğunuda sözlerine ekledi..Haftaya birşeyler yapabilme durumundan bahsetti..Biraz evvel bana hafta içi buluşalım diyen adam şimdi de bnu dedi...Artık bu çelişkiyi yorumlamadım bile...

Sonra ben eve gelirken yolumu değiştirdim..Benim manevi olarak en mutlu olduğum bir noktaya geldim..Orada içeri giremedim ama dışarıdan dua ettim...Beni bu durumdan kurtarması için Allah'ıma..

Biliyorum sonun böyle olacagı belli idi..Pınar da dedi dün bana..Gecen seferde bu herif böyle yapmıştı..Şimdi de böyle yapıyor farkı ne diye..Sadece telefonda olmaz vakit ayırması gerekiyor hiç mi boş vakti yok diye...Şu kadarını söyleyeyim çok akıllı bir insanımdır ben..Tescillenmiş bir çalışkanlığım ve zekam var..sosyal zekam üst boyuttadır..ama bazen kibarlığımdan gördüğümü görmezden gelirim..Kesinlikle salak degilimdir...Sadece öyle imiş gibi yaparım....Şimdi öyle yapıcam..Bu konuyu o açana kadar kesinlikle açmayacagım..Ama konuyu açıncada açtığına pişman edecegim..

Bu kadar muamma, bu kadar yalan dolan bu kadar kepazelik olmaz ya...olmazzzzz...Ben onun deyimi ile on numara kız isem kazadan sonra aklına ben geldi isem bu bana yapılacak hareket miydi bu akşam...doğru mu ya bu????

Sadece Allah'ıma sığınıyorum..Bana yanlış yaptırmasın diye..onu bu geceden sonra unutacağım..Benim için gerçekten son buldu hayatımda..Ha yaşadığı kazada ona birşey oldu ha şimdi oldu..Hiçbirşey fark etmiyor artık benim için..Kendisi artık benim için öldü..bu kadar..
Yaşarken bir insanın ölmesi ise benim için ölümlerin ena acı şeklidir...

Kimin kollarında sabahlarsa sabahlasın bitti artık benim için........

25 Ekim 2009 Pazar

üzgünüm

Aslında buraya yazdığım kişi ile benim pek alakm yok..Şöyle bir baktım da buraya çogunlukla bir konu hakkında yazıyorum..Allah2tan fazla okuyan yok beni.Çünkü bu tarz takıntıları fazla bir insan sanacaklardı beni.buraya yazdığım konu daha çok özel hayatımdaki bir durumla ilgili..Ben paylaşımcı bir tip olmama ragmen nedense bu konu ile ilgili olarak fazla bir paylaşıma girmiyorum dostlarımla.Sanırım bilinçaltımda her ne kadar yanlış bir düşüncede olsa bunun bir zayıflık olduğuna dair bir dişince var galiba..Bende bu konuda rahatlamak için burayı kullanıyorum.burada devamlı bunu yazmam sanırım bu nedenle..

Özür gibi girdim konuya çünkü gene bu konudan bahsedecegim..Geçen yazdan bu yana başımda dönen duran bir olay var.Eski bir arkadaşımına bana duygularını açmasından sonra bir çıkmaza girdim..onun uzakta olmasından kaynaklanan paylaşamama ve vakit azlığı konu hakim zaten olaya.ama onun arada bir şekilde duygularını açıklamaları var ki.Tam tamamdır ben bu kişi ile bu konuya girmeyecegim derken onu yine telefonda bana hissettiklerini söylerken dinliyor oluyorum..

Bu durum böyle gidip geliyor.Ona tam güvenemiyorum.Her dediginin dogrulugunu kafamda onlarca kez tartıyorum.Gecmişini çok iyi bilmem ciddi bir dezavantaj oluşturdu bana.sonra bana dedikleri ile yaptıkları arasında fark var.

Mesela şu an kendisi Yurt dışından türkiye'ye geldi.Gelmeden önce benimle telefonda konuştu.orada gecirdiği bir kazadan bahsettiKazadan hemen sonra düşündügünü ve özellikle beni düşündügünü benim ne kadar özel oldugumu bir kez daha hatırladıgının altını cizdigini ve ben ne dersem onu yapacagını hatta işini gücünü bırakıp burada yasayabileceginden bile bahsetti.Kalbim duruyor sandım.acaba dedim ben mi uyduruyorum bu cümleleri.Aglayacaktım o an..Gelince görüşmek istedigini söyledi bana..

Ve buraya geleli tam 5 gün oldu.Benimle görüşmek için özel bir çaba harcamadı.Bu çok ağrıma gidiyor işte.Evet işleri yogun burada baglantı kurmak zorunda oldugu durumlar var ama bu kadar da degildir herhalde diye düsünüyorum..beni gercekten sevseydi uçaktan indigi an veya bir gün sonra bana gelirdi diye düşünüyorum..ve bunu düşündükçe aglayacak gibi oluyorum.Bugünde pazar oldugu için buluşuruz diye düşündüm..Hatta tüm gururumu bir kenara bırakarak ki benim için biraz zor oldu halikaten ona mesaj attım..Uygun mu bugün diye.O ise bana bir mesaj attı.Yegenleri özledigi için bursaya dün akşam gittiğinden bahsetti..Yigenleri özledigi için arabaya atlayıp bursaya giden bir adamın beni özledigini ifade ettiği halde yurt dışından geleli 5 gün olduğu halde yanıma gelmemesi ise bayağı çelişkili.Hatta bunu yazmayı tercihe etmsei bile çelişkili çünkü ben onun yerine olsam telefon açardım.

Ben bu adamı çok seviyor muyum diye düşündüm..Daha önce de şimdi de..Aslında çok sevmiyorum..Fakat sanırım onun güzel laflarının etkisi ile biraz etkileniyorum..bu etkilenme olayı ilginç geliyor bana..Çünkü hayatımda benim sevgi açlıgı gibi bir kvram hiç olmadı..beni ilk begenen bir insan da degil o.ama neden bu şekilde hissetiğim halde ona karşı bu duyguları beslemkten de geri kalamıyorum? bunu çözemiyorum..

Aslında sanırım bunu ben çağırıyorum.hayatımda üç kez begendigim insanlar oldu..ama bunlardan sadece biri benim için çok önemli bir noktaya geldi ve onunlada o durum devam edemedi.Geriye dönüp baktığımda hepsinin bir noktada benzerlikleri oldugunu düşünüyorum..O da hepsinin dedikleri ve yaptıkları arasında zaman içinde bir farklılık yaşadıkları olduğu yönünde..Ama sanırım sorun benim..Ben de bir eksiklik var ki bu tüp kişilerden hoşlanıyorum..Vah ki vah bana..Şu sorunuma bir çözüm bulamıyorum..

Evet şu bir gerçek ki ..Bu adam bana beyninde ve kalbinde deger veriyor..buna gercekten inanıyorum..ama o yurtdışınd iken buralardan ve güven duyabilecegi bir kişinin özlemi içerisinde oluyor ve o an bana olan duyguları dolup taşıyor ta ki türkiyeye gelene kadar..Türkiyeye gelince etrafındaki dostları,işleri ve yapacakları onu çevreliyor ve beni unutuyor..O özlem bitiyor.gidince bir kez daha anımsıyor..Fakat ben çok yoruluyorum..Ne kadar yorulduğumu anlatamam ama..Çünkü ben hayata karşı net bir tipimdir..Öyledir böyledir uğraşamam..Ne ise o dur.Bu iş içinde böyledir kişilerle ilşkilerimde de..Kimse ile sevmiyorsam ve begenmiyorsam hareketlerini konuşamam..ama ama

Neden bu oluyor bana..Çok üzgünüm..Tek bildigim bu sefer bu işin sanırım geröekten son bulacagı.....

24 Ekim 2009 Cumartesi

acele edeyim mi?

sanırım bu böyle devam edecek..yani etmeyecek..aldandım gene...belki de aldanmak istedim..bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda kalmış durumdayım ama yazmasamda sanırım patlayacagım..acaba harekete geçmek iyi mi değil mi? Ameliyatı hızlandırmak için hastayı öne alırlar ya...Ben hastayı öne alayım mı ? o durumdayım işte...Aslında olmayacak sanırım...olmazsa da olmasın ama şu son gelişmeyi bir de gözlerimle görüp anlasam..ama illa acı çekecem ya ben....hak ediyorum ben yani.......................................

22 Ekim 2009 Perşembe

yine yeni yeniden sanırım

acaba hep aynı durumu yaşadığım halde olumsuzluklarımı bir kenara bırakıpbeynimi olumluya şartlamam benim aradığımı bulamamamın nedeni olabilir mi? veya ben gerizekalı bir polyanna mıyım? bu kadar mantıklı olup bu kadaqr da mantıksız davranılır mı? niye dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorum hep?

Ne güzel söyledi yaprak dökümünde sedef..amacım o yüzüğü takmak değil diye..aslında benim de değil..sadece mutlu olabileceğim o kişiyi bulmak..Çok uzun sürmedi Allah'ım bu bekleyiş?

18 Ekim 2009 Pazar

mucize ....

Sadece küçük bir mucize istiyorum.Şu an için küçük ama geleceğim için büyük ve anlamlı olmasını dilediğim bir mucize…

Olmak üzere iken hep ertelenen ama her defasında bunu hayra yorduğum bir ertelenmiş mucize idi bu..ne yapalım diyordum..önemli değil demek ki hayırlı değilmiş.şimdi ise geçmişi unutarak hayırlı bu mucizeyi diliyorum.

Bu sefer acaba hemen ve hayırlı olarak gerçekleşmesi mümkün mü Allah’ım acaba?yine de kontrol sende..boynumda kıldan ince…

Şu an için diyorum ki ve diliyorum ki beynimi olumsuz duygulara kapadım..sonsuz olumlu da düşünmüyorum ama …sadece güzel başlamasını ve devam etmesini diliyorum…

Beni sevenlerde dilesin bunu ……….

7 Ekim 2009 Çarşamba

SONA B�R ADIM KALA


bug�n hayat ile �l�m aras�nda umut ile kaybedi� aras�nda asl�nda �ok fazla bir mesafe olmad�n� g�rd�m.


��yle bahsedeyim ..ben kedi fobi�im..Yani �yle b�yle de�il.�st boyutta..Bu konu hakk�nda anlataca�m hikayelerim bitmez..ama bir o kadar da �ok ac�r�m kedilere..Ama korktu�um i�in elleyemiyorum..


��te bug�n bir yerden d�n�yorum..Ve bir min�b�se bindim i�e gelirken. Bir noktadan ge�erken yerde siyah plastik po�et oldu�unu sand�m ama hareket eden bir cisme de benzeyen bir �eyler g�rd�m.Ne oldu�unu ancak ara� yakla��nca anlayabildim.Bir kedi yavrusu idi.Siyah renkte.arka bacaklar� ra�itik gibi idi.Sersemlemi�ti.sonradan �zd�m..Ona bir ara� �arpm�t�.Ve kald�r�ma ula�maya �al�yordu.�ok az bir mesafe kalm�t� ..O kadar az ki..bizim min�b�s k�eyi d�nerken ba��m ellerim aras�nda aman Allah'�m dedim i�imden. Ne olur ge�sin bu kedi dedim ne olur..Ama o s�rada k�eyi d�nen bir ara�n sol �n tekeri kald�r�m ve kedi aras�na girdi..Ben bakamad�m daha fazla..Aman Allah'�m dedim ..Sadece bir ad�m mesafe kalm�t�..O kadar..


sonra d�nd�m..Bazen sona bir ad�m kala her�ey tepetaklak oluyor..Tepetaklak olmak bazen iyide gelebiliyor..Mesela o kedi ..Asl�nda ya�asayd� k�sa bir �mr� kalacakt� veya sakat ge�irecekti geri kalan �mr�n�.Ama o do�as�ndan gelen bir i�g�d� ile o son ad�m� atmaya hayatta kalmaya �al�yordu.


Ve benim elimden de hi�bir�ey gelemedi..anl�k oldu olay..Ben bakt�m sadece..Hayat�m�zdaki di�er seyirciler gibi.....


Uff kedicik �zd�n beni..

27 Eylül 2009 Pazar

Aman diyelim dur orada...

Ben küçükken çok hikaye kitabı okuduğum için mi acaba bu kadar hayalci oldum acaba? Ne bileyim bir o kadar da gerçekçi olan ben bazen ufacık miniminnacık hareketlerden neden bu kadar hayaller kuruyorum? sonra kurduğum bu küçük hayallerin yıkılması değil ama bitmesi diyelim işte bitmesi beni birden hüzünlendiriyor..Aman boşver zaten fazla da bir medet yoktu bunda diyorum..Ama birden birşeyler oluyor bana..Sanırım kaptırmış oluyorum kendimi..Bu kaptırma huyumuda hiç sevmiyorum zaten...

Hadi 2009 hadi..Çok şey bekliyorum ben senden hala...

4 Ağustos 2009 Salı

gökyüzünde yanlız gezen pozitif bir kimlik!!!!

Bu şarkı bana geliyor....

Kaderim bu böyle yazılmış yazım
hiç kimsenin aşkında yoktur gözüm
taşa geçer kendime geçmez sözüm
ben yanlızım ben yanlızım yalnızım..

nedenini sonra açıklayacağım..galiba ben yanlış noktalarda bulunuyorum...

26 Temmuz 2009 Pazar

diyaloglar....

Bugün kü ortamda tanıştığım kişlerin cümleleridir bunlar..İsim veremiyorum hepsi ünlü ve tanıdık..Bir yerden çıkar da mahvolurum...:)

ben insanların beni öpmesinden hiç hoşlanmam..

öp elimi bakayım..

Evlenmeyi düşünmüyordum ama oldu işte ..Hatta evlenirim belki hamile de kalırım ama çocuktan sonra boşanırım diye düşünüyordum..

Hamilelik kitapları okumuyorum..Rahatım ben..Doktorumda rahat en az benim kadar.Çocugu dünyaya .....tarihinde getiricem yoksa doğum günüme denk düşüyor..İstemiyorum öyle olmasın...

Ben lisede okul değiştiricem...
okulun benimde mezun olduğum okul değil mi?
evet..
Ben memnundum egitiminden..sen memnun değil misin?
yooo..Memnunum..
iyi neden değiştiriyorsun o halde?
sıkıldım da ondan..
ıyyykk!!!!!!!

karım bir yere gitti tatile ama hatırlamıyorum..
Nasıl yani..
Ne bileyim işte..kalabalık gittiler..annesi babası akrabaları..
(yani akrabalarla gidilince eşin nereye gittiği bile hatırlanmıyor ve buna ek olarak onu merak bile etmiyor)

UNUTMAMALI

Ahlak kavramı ilginç bir kavram..Neye göre veya kime göre ahlaklı olmak veya olmamak..Göreceli yani..Bana ahlaksız gelen diğerine son derece normal gelebiliyor gibi..
Geçenlerde bir arkadaşımla buluştuk..Büyük oynamaya çalışıyor..Bunun içinde çok çalışıyor gerçekten..donanımı kuvvetli..İstediği nokta için ise bu yetmiyor..Başka durumlarında yaşanması lazım..Alanının iyilerinden bir adam var..onla tanışmış bir şekilde..mailler telefonlar buluşmalar..Öyle bir adamın bu kişiye vakit ayırması enteresan..kız farklı hareketlerde bulunmuyormuş..Ama adamı çok seviyormuş.Adam da bundan hoşlanıyormuş..bizimki ileri gitmesine bu olayın izin vermiyormuş..Adam onun iş için gittiği şehire bile gelmiş..İşte sadece orada elele tutuşma olmuş.orada onları kimse tanımamış...böylelikle rahat etmişler..O onunla anılıp bir yere gelmek veya getirilmek istenmediği için dikkatli davranıyormuş..Zaten öyledir..Ama bir ara adam bunu şirketin bir tanesinin muhasebe bölümünün başına getirtmiş..o da başlamış ama içine sinmemiş ve bırakmış..Hala mailler atılıyor ve hediyeler birbirlerine gönderiyorlarmış..
Eee diyebilrsiniz..Ama bana göre bu da hoş değil..Birşeyin yapılmamsı gerekiyorsa yapılmaz ve uzaltılmaz..Aynı zamanda devamlı hediyeler gönderip veya hediyeler alıp bir kişye seni unutmaması için her türlü hareketi yapmazsın..Belli ki onu unutmasını istemiyor ve her daim anıları taze tutuyor....
Bu bana uymaz...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

UMDUĞUNU BULAMAMAK AMA YİNE DE KAZANMAK

anlamadılar, aldattılar..
kendileri tükenir diye tükettiler her şeyi birer birer...
ağızlarından çıkanı kulakları duymamış gibi davranıp,bugün söyleyip yarını unuttular...
sevenden beklerken Sezen'den duyduk
hesaplar öyle bitti helal ettik hakkı
içimizdekileri kustuk
pustular sustuk
su olup yol buldular
çok değildi bekledik..
az değildi besledik
ne derse dedik ne dediğimizi unuttuk
"ya" dedik "ama" yı ağzımıza almadık ya giderse, ya isterse, ya biterse ama gitmez, ama istemez, ama bitmez
çok değil, hoş gördük
şehvet değil şevkat ördük
bir yerde de ateş sunduk
ateş değil kor tuttuk.
kalp umduk, sarp yollar bulduk
hadi;yürü şimdi en azından aşık olduk.
kelebenk

Bu güzel şiiri kelebenk'in blogundan aldım..Aslında tam olarak bilememekle bu şiiri onun yazdığını düşünüyorum..Ve bunu buraya eklemek istiyorum..Çünkü çok güzel ve anlamlı..Eline ve yüreğine sağlık KELEBENK..

Çok etkilendim..Özellikle son kısımlardan şehvet ve şefkat ve kalp umarak sarp yollardan geçmek...

21 Temmuz 2009 Salı

NO COMMENT

Gerçekten benim enerjim çok kuvvetli.Neyin üzerine çok yoğunlaşırsam o konuda bir gelişme veya karşıma çıkan bir durum oluyor.Evet eski sözlümle onun yeni kız arkadaşını bizim evin önünden geçerken ve ben arabamın içinde iken gördüm. Adam çok rahat bir şekilde slow motion bizim evin önünden geçti.Ben arabada olduğum için ve o; arabayı tanımadığı için hiç fark etmedi beni.Bende doğal olarak onu izleyebildim rahatlıkla ama tabi biraz geç fark ettim kendisini..Ne ilginç ...Ben tam 5 sene adamı görmüyorum..Sonra facebookta bir araştırma yaptığımda karşımda onu buluyorum..Bu kızla resmini görüyorum sonrada . Bu arada şaşırdığım bir noktada benim onu ilk etapta tanıyamam oldu..Arabanın içinde ulan diyorum ben bu gözleri bir yerden tanıyorum..ama kim bu? diye soruyorum kendi kendime..Sonra gözler gözler deyip aaaa bu o dedim arabanın içinde.Ne garip degil mi? Yüz hafızası çok iyi olan ben hatırlayamadım bu adamı..Adama kızmamdaki sebep ise evimin önünden bu şekilde geçmesi..Orası benim evim ve beni görme ihtimali yüksek ..Ama o ne çekiniyor ve ne de yaşananlara bir saygısı olmadığı için bu şekilde davranıyor..Ne acı ya bu kalıpla adam olamamış..Evet o yol, o kaldırım istanbul büyükşehir belediyesine ait ama orası benim evimin önü..Ve biraz ayıp oluyor yani...Bu kadar rahat ve medeni değilim ben.
Neyse ...Diger konu ise şu karabatak amerikalı ile ilgili..Ben bu durumdan da sıkıldım..Her Türkiye'ye geldiginde beni görmek istemesi..Sonra benim veya onun sebeplerinden ötürü ancak bir kez görüşmemiz,sonra geçen sene bu zamanlarda yaşanan sevgililik modundan sonra ancak bugünkü ile beraber 2 kez görüşmemiz ve bu görüşmelerde bizim çaktırmadan da bazı şeyleri aşamamamız ve ne olduğunu bildiğimiz ama bir türlü dillendirmediğimiz gerçekler..Bunların topundan da sıkıldım..Gerçekten söz verdim kendime ..Bir dahaki sefere onunla bir sürü bahane üreterek buluşmayacagım..Bir dahaki sefer olur mu bilmem ama ben artık yokum..Gerçekten yokum..Geçmişte yaşamaktan ve onun arada msn, cep telefonu ve bir kaç kez geldigi Türkiye gezilerinden sonra onunla ilgili düsüncelere yatmaktan çok ama çok sıkıldım..Kendime olan değerim düştü..Bu akşam 7 de buluştuk saat 9'u 15 geçe ben evimdeydim. 2 saat için mi benimle buluştu..Demek ki o da sıkılıyor, bende ..Sonra bir arkadaşı aradı ve bence onunla buluştu.Artık var ya umurumda değil..Valla öyle küfürlerle konuşan bir kız hiç değilimdir ama küfredip rahatlamak siityorum..Ne bok yerse yesinn..O benim değil ki zaten..Kıçımın kenarı yani..Sonra onun o gizem verici tuhaf cümlelerinden de sıkıldım.Ama mesela ben bugün ilk kez bence bir aşama yaptım..Mesela saçıma fön çekmedim ve kendi dalgasına bıraktım.Bu kadar adım bile benim için adım yani..Cok özenirdim onla buluşruken saçımdan tırnagına..Şimdi gereği ne diyorum..Umurumda değil gene hoşum ama ona göre yani..
Sonra nasıl bencil ve bence cimri bir adam anlatamam..Kendisi akşam yemeği yemiyormuş o nedenle böyle hafif birşeyler yemek iştiyormuş..Hadi oradan ulan demek çok istedim ama diyemedim diyemedim..Terbiyem elvermiyor işte..Ya öküz insan bir sorar değil mi? sen işten gelidn aç mısın tok musun diye..bencil öküz..Bir tost yedim birazda çay içtim bende..Aslında olay yemek yemek degil..Olay adamın bakış açısı..Ne garip ya...Ben neden bu öküzleri kendime çekiyorum hep hiç anlayamıyorum..Bir de bana utanmadan ne sordu...Gönül işleri nasıl? Bende aslında bu taraflarda tık yok..Ama belli etmek istemedim..Gizemli bir hava yaratmak istedim.. ve bilmiyorum başarılı olabildim mi ama dedim ki No comment..Bu kadar bir cevap verdim.ve morali bozuldu bunun..Yani o ne değil mi..Biz eskisi gibi normal arkadaşta değiliz.Sana ne kardeşim sana ne ..Adı üstünde gönül işi dediğin gibi..Gönülde kalır ve gönül kime isterse ona bahseder bu işlerden..Hele senin sormaya hiç hakkın yok..Sana ne sen kimsin? demek istedim ama diyemedim...Evet ondan nefret etmiyorum ama bu kadar sıkıcı bir adamda aslında ben ne buldum ve bu kadar bencil ve düşüncesiz bir adamda ve de yalancı ..Bana ünlü bir şarkıcının cdsini imzalatmıştı amerikada ama niye getirmedi..Unutmuştur olabilir diyeceğim ama çaktırmadan çıtlatmaya öalıştım konuyu, öküz oralı olmadı..O olsa bana on kere sorardı nerede benim cd diye...
ben gerçekten onu bir daha görmek istemiyorum..belki mesajlarına cevap vermek durumundayım ama artık onu görmek istemiyorum.sanırım o beni beğendiğini söylediği için ondan bende hoşlandım..buna bir açlık yaşıyordum ondan oldu yani...Tek dileğim Allah'tan beni çok mutlu edecek ve mutlu olacağım ve edeceğim bir adam gibi adamla tanışmak....

14 Temmuz 2009 Salı

mazeretim var ASABİYİM BEN!

benim canım sıkılıyor hem de feci halde..sadece biraz umutsuzlanıyorum..işte o zamanlarda öyle rüyalar görüyorum ki ..Hatta acaba alt beynim durumu kurtarmak için mi bu şekilde uydurma senaryolar mı yazıyor diye düşünüyorum..Aslında o rüyalarıma inanmak istiyorum..Gerçek olsun o güzel rüyalar diye içimden geçiyor..Çok bambaşka şeylere özeniyorum..ve o anda utanıp kendimden şükürler olsun Allah'ım diyorum da kendi kendime..ama bazı eksikler var hayatımda..umutsuzluklara giriyorum gibime geliyor..Bazen koşup uzaklaşmak istiyorum herkesten ve herşeyden..Bazen batıyor insanlar..Bazen ne işim var benim burada diyorum..Bazen ölecekmişim gibi bile geliyor.Benim kadar pozitif bir kişiliğin böyle hissetmesi ise 2 kere kötü..o apayrı bir konu tabi..aneanneme canım sıkılıyor..Numara mı yapıyor yoksa alhzemier mi oluyor anlamıyorum,arkadaşlarıma canım sıkılıyor, onlarla fazla görüşemiyorum ve bazen de görüşmek istemiyorum..konuşacak konum yokmuş gibi onlarla..Sonra işte canım sıkılıyor..Ne işim var benim burada diyorum..sonra utanıyorum bu dediğimden..Ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum..ama kendimi ifade edecek bir platform olmadığını düşünüyorum buranın..Çok yıldızım köreliyor gibime geliyor.Sonra çok uzun zamandır yeni yerler keşfedemediğime yeni kabiliyetler kendime katamadığıma çok üzülüyorum.köreldim gibi geliyor..kardeşimle ilişkimin kardeş gibi olmayışı çok üzüyor beni..onun beni takmaz hali sinirimi bozuyor ve üzüyor..sonra dünyanın sadece seks üzerine kurulmaya başlandığı gerçeği ilişkilerin sadece çıkar dengesi çerçevesinde ilerlediği ve sadece genç olanın rağbet gördüğü bu dünya midemi bulandırıyor..Sevgilim olmayışı ve bunun hayalini kuruyor oluşum sinirimi bozuyor..sonra bu sevgili edinme olayını normal rutinine bırakmamam ve benim birşeyler yapmamı isteyen insanlar sinirimi bozuyor..Yahu kardeşim bunun illa entrikalı yolları mı olmalı? Yani doğal yoladan olamaz mı bu?tom ve jery gibi taktikler mi yürütmeliyim ben?Normlar, kuralar,rutinler,vergiler ,cezalar,aşksızlık sinirime dokunuyor...

12 Temmuz 2009 Pazar

PİM ÇEKİLDİ Mİ?

Severseniz sevmezseniz fakat kabul etmeniz lazım Ayşe Arman iyi bir yazar..Hadi oradan diyenleriniz vardır şimdi..Ama o iyi bir yazar..Ben bu işi biraz biliyor isem o iyi bir yazar..Bence bütün yayın yönetmenleri onun gibi bir karakterle çalışmak ister.Bende olsam bende isterim..Kendisinin en büyük fanlarından değilim.Ama yazdıklarındaki içtenliğe inanıyorum ve bir de bu kadar net ve rahat olmasına bayılıyorum..Benden büyük kendisi fakat ben bu yaşımda onun yaptıklarının yarısını bile yapamam..Yaptığı tüm röportajlar veya çektirdiği tüm fotoğraflar bir numara oluyor..Kadın çok güzel değil ama kendine olan güveni ile seksi olmayı başarıyor.kimseyi röportajlarında sömürmüyor.Tek kusuru eger biraz daha televizyona yakın dursaydı ve daha rahat davranabilseydi ekranda ; Saba Tümer'in en yakın rakibi dünya çapında da oprah Winfrey'e yakın bir çizgi izlerdi.
Bu ara kendisi son bombayı patlattıTürbanla ilgili bir yazı dizisi yazmaya başladı.Buradaki görüşlerin bazılarına katılmıyorum.Bazıları ise yakın gibi geliyor bana.Tek farkımız ben türban takmayı bu derece korkulacak bir durum olarak görmüyorum.Hatta hiç bu görüşte değilim.Fakat tüm bu görüşlerime ragmen ben bugün bu röportajı tam 1 saate yakın okudum.Fotograflara döndüm döndüm baktım.Yazının bazı yerlerini iki kez okudum.Yarını merak ettim. Bu bir başarıdır.Normal bir gazete okuyucusuna 1 saate yakın bu röportajı okutmak.
Fakat en korktuğum ise Ayşe Arman'ın acaba pimi mi çekilecek endişesi oldu.Ben onun adına korkuyorum.Neden bilmem ama hedef haline girecegine korkuyorum..Belki karşı mahalle denilen kavramdan ciddi tipler bu yazıyı dikkate değer bile görmeyecekler ama aralarından manyaklar çıkabilir gibime geliyor. her yazdığına katılmasam da bunun olmasını istemem..Ben her tarfatan farklı sesleri seviyorum..Neden acaba bazı insanlar buna katlanamıyor?

7 Temmuz 2009 Salı

GOL ATMA SIRAM GELMEDİ Mİ?

Annem günün lafını etti."Sen gol atmak istedin ondan önce ama o senden önce davrandı diye bozuluyorsun.Ama attığın golün kaliteside önemli..Penaltıdan çok şık bir gol olabilir seninki.."
Evet durumumu özetledi annem sanırım..Ben bugün moralman çöktüm de..Hani bahsettigim o hafiyelik olaylarını yaptım yine..Bir şekilde facebooktan eski sözlümün yeni aşkının fotograflarına baktım...Yani bitip gitti..Uzun zaman oldu.Tam beş sene.Ben bitirmeyi seçtim..bin kere haklıydım olayımda..O sevdiğim adamın tüm cimriliğine tüm hesaplamalarına tüm hayatım boyunca baş edebilecegime dair kendi kendime söz vermiştim..Ta ki onun umursamaz olduğunu ve hiçbir ilgiden memnun olmadığını kavrayana dek..Ve ta ki bu hoşnutsuz adamın aslında çok korkak, tembel ve kaba olduğu gerçegi yüzüme çarpana dek..Artık dayanamıyordum..Ve çok çok yıllar sonra hayatıma girmesine izin verdiğim adamla pat diye ayrılmıştım..O beni hiç aramadı ayrılıktan sonra..Ama ailesi hep devredeydi.Ben aslında gizli gizli çok bekledim onu..aslında askerdeydi ve nasıl gelecekti...Fakat bir gün annem hatta tam üç sene sonra bu ayrılıktan, aslında onun askerden sonra evimizin önünde arabayla durdugunu gördügünü söyledi..anneme tepki bile veremedimm..Neden şimdi konuşuyorsun diye..Aslında kimseyi suçlamak adetim değildir başarısızlıklarımda veya mutsuzluklarımda..Ama annemin bizim ayrılığımızda önemli bir faktör oldugunu düşünüyorum..Çok uzun bir mevzu..o nedenle anlatamayacağım ama şu kadarını söylemek gerekirse annem kendini mükemmel göstermek ve beğendirmek için bir lafı ile beni karaladı.Hem de demediğim ve düşünmediğim bir cümle ve fikir ile..Ben bu laftan sonra ayrılacagımızı biliyordum..O olay bence bizim ilişkimizin negatif yönünün en en başlangıcı oldu..Ben bu lafı nasıl toparlayacağımı bile düşünemedim çünkü toparlanamazdı..Annem bu lafı neden söyledi bilmiyorum..Ona kızgın mıyım? Bilmiyorum..Kaderimi etkiledi mi bu demediğim ama bana mal edilmiş laf? Etti.İyi mi oldu yoksa kötü mü peki? onu bilmiyorum..Bu laftan etkilenmesine kızdığım adam ise ne kadar çok bu lafa taktı ve niye taktı? bu da önemliydi çünkü kendisinin bu lafa takması kendisinin asıl mali olaylara takık olduğunun göstergesiydi..
Belki tüm bu hoşnutsuzlukları o nedenle de yapmış olabilir..Fakat bu onun özünde kaba ve bencil ve de cimri olduğu gerçeğini asla değiştiremez..Tüm bunlar soguttu beni ondan..
Peki neden şimdi yine onun bu kızla çekilmiş ve yılın aşkı olarak lanse edilmiş fotograflarına taktım kafayı? Annemin dediği doğru ben gol atmak istiyordum ona..Ve o muhteşem biri ile birlikte olam golünü atamadım..Benim hayatımda kimse yok..Ama onu yanında şu an gerçekten şirin ve değişik bir enerji ile baktığı bir kız var..O gözler bana da o enerji ile bakmıştı..Benim için herşey bitti gerçekten ama bu pozlara taktım kafayı..aklımdan geçiyor acaba bana benzeyen bir özelliği veya karakterinin bir yönümü var acaba diye..Niye biz kadınlar unutulmamak istiyoruz ve neden geçmiş insanların bir şekilde hayatında var olmak istiyoruz..? Ben üzgünüm ama hayatımda kimse yok ve herkes hayatına bir yön veriyor diye..

22 Haziran 2009 Pazartesi

elma dersem çık armut dersem hatta avokada da bile çık sen..

Çok uzun zaman oldu..Hem de bayağı uzun bir zaman..Çok güzel şeylerde oldu, normal rutininde giden durumlarda.Gezdiğim yerler ve izlediğim filmlerde vardı..Okuduğum yazılar , hakkında kafamda yazdığım binbir yazıda..İzlediğim şovlarda eleştirdiklerim ve gittiğim konserlerdeki gözlemlediklerim..Beğenmediğim şeyler oldu ve de bayılıp bittiğim..Kızgınlıktan tavana vurduğum ve umutla baktığım anlarda..Ama şimdi hepsini yazmak için çok geç..Bir anlamı yok bu saatten sonra..Ve sanırım ben ya çok ümitsiz olduğumda ya da çok üzüldüğümde yazıyorum buraya..Arada şeytanın bacağını kırdığım oluyor ama arada dediğim gibi.. Ve ben yine ümitsizim ve sanırım üzgünüm.Aslında dışarıdan pozitif duygularım o kadar göz önündeki..Bankadaki güvenlik görevlisi bile güneşten yüzümü azıcık buruşturduğum bir anda bana "ne oldu yoksa bir şeye mi kızdınız?" diyebiliyor..Bu aslında çok iyi bir durum bir bakılırsa..Ama ben bu aralar mutsuzum..Mesela daha kolay ağlayabiliyorum artık ..Daha çabuk sinirim bozuluyor..Bu belki de babamla bir arada çalıştığım için olabilir..Çünkü kendisi bu aralar barut fıçısı ve her durumda en başta suçladığı ben oluyorum..Bir de tabii canımı sıkan bacaklarımda çıkan değişik bir cilt sorunu ile boğuşuyorum ve ben doktora gitmiyorum..Giderek çok daha fazla miktarlarda olmaya başladılar ve acayip izler bırakıyorlar.2 ay önce çıkıp şimdi sönenler bile halen siyah..Ama ben doktora gitmemekte inat ediyorum..Kendi kendilerine geçecek diye..Tabii bu durumun kaynağının iş yerinde yaşadığım stres olduğunu sanıyorum..Bu durmaksızın bağırmalar ve panik ataklar benimde haleti ruhiyemi bozuyor..
Bir de bir türlü bulamadığım ve karşıma çıkmayan o adama da bozuluyorum artık..Çok beklediğimi düşünüyorum onu..Hem de sabırla...Ve artık onun geç kaldığını düşünüyorum..Nerede olduğundan daha ziyade karşıma hiç çıkıp çıkmayacağını daha çok merak ediyorum..Bu nedenle de eskiden sevdiğim veya hoşlandığım o iki kişi hakkında dönüp dolaşıp düşünüyorum..Haklarında netten aramalar yapıyorum..Hafiyeler gibi araştırmalar yapıyorum..Amacım sadece ne yaptıkları ve acaba hayatlarına biri girdi mi girmedi mi bilmek..Bu kadar..Ama bazen bu bulduğum bilgiler ise beni mutsuz ediyor..Neden diyorum neden bu adamlara hala bakıyorum..Mazoişt miyim ben ya?....Gerizekalı duru gerizekalı.....
Sanırım müstehak sana...

10 Nisan 2009 Cuma

buradayım:))

Çok yoğunum bu ara..Pek fazla yazamadım..ama söz sonra acısını çıkartacağım..Aslında kimsenin beni okuduğu yok ama kendi yazı dilimi gerçekleştirmek amacı ile yazıyorum..Biraz işyerinde denetim stresi biraz bu ara işyerinde yanlzı kalma durumumdan dolayı eve haşatım çıkmış vaziyette geliyorum ve klavyenin tuşlerına dokunacak gücüm kalmıyor..Anlatacağım çok şey var..sadece ayın 14'ünden sonra...

şimdilik bu kadar:))))

21 Mart 2009 Cumartesi

HEM HEM HEM HİÇ HİÇ HİÇ

Evet ; beklenen buluşma gerçekleşti..Hiç heyecanlanmadım..Hem çok şey bekledim ondan hem de hiçbirşey aslında..Hem içim acıdı bazen hem dedim kendi kendime boşver böyle daha mutlusun diye..Hiç konuşmadık geçmişten hem de çok konuşmak istedik.Şaka yapmak istedik birbirimize hem de yapmaya çekindik.Hem laf koyduk birbirimize hem de birbirimizi övdük..Hem hedeflerimiz ve arzularımızdan bahsettik hem de tüm umutsuzluklarımızı ve kırgınlıklarımızı gizledik.

Ben kendimden çok daha üstün bir performans gerçekleştirdimm..Herhalde bunda uzun zamandır birbirimizi tanıyor olmamızın etkisi hakimdi.Ve de anladım ki ben onun hayallerinde yokum.Bir ara çok evlilikden bahsetti.Evlenince şöyle yapıcam şunu koyucam ; bunu alıcam diye..Çok rahattı bunlardan bahsederken..Benim tepkimi mi ölçtü; işte onu bilemem..Ama çok da takılmıyorum..Devamlı eli telefonlarındaydı..Hatta bir ara dedim ki kanser yapıyor aman dikkat bu kadar bağımlı olma bile dedim..Ayrılırken ise çok tuhaftı..Sanki hep görüşüyormuşuz gibi ayrıldı..Bir de beni ara dedi. Oturduğumuzda ise bir ara Türkiye'ye çok daha sık uğrayacağının altını çizdi..Belki bir aşkı vardır burada..Onun için gelecektir..Her ne kadar işleri nedeni ile bunun bu şekilde gerçekleşeceğini belirtse de...Öyle tuhaf hissettim ki kendimi. Yakın olmayı istedim hem de dedim ki olmalısın ; olmamalı ; olursa ne yaparım diye..Olmadı nitekim..Bence bu gelişinde başka birşey daha olamayacak...Aramızdaki elektrik bu boyutta değildi..Ne yapayım ya? Ne yapayım? Melankolikde olmak istemiyorum ama..Fakat bu durum bana çok uygun değil.

Yani hem çok şey konuştuk hem hiç birşey...

19 Mart 2009 Perşembe

FARAZİ DİYALOGLAR

"Ben seni aradım ama hem de iki kez.Bence düşüncesiz olan sensin.Ve anladım ki sen benimle konuşmak istemiyorsun.Bir daha seni rahatsız etmeyeceğim.Yüzümü dahi göremeyeceksin.Allah'a emanet ol.Mutlu ol.Ben olmasam dahi..."
Kız:"Kendimi bunun için mi yorucam ben kalbimi bunun için mi üzücem ben.. " der içinden mırıldanarak...
Bekleyen ve beklenenin karıştığı bu farazi diyalogta aslında gerçekten en kuvvetle beklenen bu diyalog...Farazi ama arazi olmaya meyilliler için uygun tüm koşuların kendileri tarafından itina ile hazırlanarak fakat aslında çok da bildik klişelerle dolu farazi bir kaçış sahnesi...
Peki kimin için mutlu son olsun bu farazi diyalogta? Bence ben torpil geçeyim kıza...Kız için olsun..Hatta gökten üç elma düşsün ve oldu olacak üçü de kız için olsun..

17 Mart 2009 Salı

GÜNEŞİ GÖREMEDİM


Geçen cuma akşamı arkadaşlarla buluştuk..Bir sinemaya gidecektik.İstediğimiz filme yer bulamadık.Bizde Mahsun Kırmızıgül'ün yönettiği Güneşi Gördüm filmine gitmeye karar verdik.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki yaptığım yorumların çoğunun benzeri eleştirmenlerden duydum ve de okudum.. O zamanda anladım ki ben iyi ki iletişim okumuşum ve detaycı gözüm halen daha işlemekte..Neyse filmi izlemeyenler buradan sonra fazla devam etmesinler çünkü filmi anlatmaya başlıyorum..(zaten bana hiç yorum yapan da olmadığından dolayı kimsenin film keyfini bozmuş da olmam sanıyorum) Film Kürt kökenli bir ailenin terör nedeni ile evlerinden ayrılmaları ile başlıyor.Yan unsur olarak ailenin diğer fertleri var tabi.Eşcinsel duygulara sahip kardeş, üzerine kuma getirilme korkusu ile oğlan çocuğu doğurmaya çalışan bir anne, çocuklarından biri terörist diğeri Türk ordusunda asker olan bir baba, sakat çocuğuna,terörist oğluna ve askerlliğini yapan oğluna üzülen bir anne..Liste uzar gider..Köylerini bırakıp gelen aile şehirde darmadağın olur.Hastaneye kaldırılan anne,sefil olan hatta bakımsızlıktan ölen çocuklar,eşcinsel kimliğini keşfeden bir genç,katil olan bir ağabey,mülteci olarak Norveç'e geçmeye çalışan bir başka aile ; geçtikten sonra yakalanışları vs vs..Yani anlayacağınız nereden tutsanız melodram..Evet etkileyici noktaları var. Bu kabulum..Özellikle çamaşır makinesi sahnesi gerim gerim gerdi beni..Sonra kana damlayan süt,balıklarla birlikte yerde can havli ile zıplayan ramo,galata köprüsündeki karşılaşma,müdireye yazılan mektup..Ama işte birşeyler eksik..Ne olduğunu tam bilememekle birlikte bunun mesaj kaygısının çok fazla olmasından kaynaklandığını düşünüyorum..O kadar çok mesaj var ki filmde..Didaktik bir tarz ve insanın üzerine üzerine gelen ve boğan işaretler..Benim en sinirlendiğim durum ise Norveç ile Türkiye'nin filmde durmaksızın kıyaslanması..Tabiiki Norveç gibi sosyal bir devlet olmalıyız..Bizde herşey dört dörtlük değil. Bunu iddia etmek gibi bir salaklık yapacak halim yok.Ama kıyaslandığımız ülke ilede çok önemli bir farkımız var..Onlar kaç nüfuslu Allah aşkına.Yani küçük bir ülke ile 75 milyonluk bir ülke kıyaslanıyor filmde..Bu anlamsız.Tabiki bu film birçok ödülle festivalerden dönecek.Tabiki Euromages'den aldığı fonun hakkını verecek! Ama bu biraz adil olmuyor.Sonra sinirlendiğim bir unsurda filmde hiçbir noktada terörist kelimesinin geçmemesi.Devamlı dağa çıkmak,dağdan indirmek ifadesi kullanılıyor.Bir de filmin sonunda istatiki bilgiler verilince dikkatimi bir kelime daha çekti.Deniyorki: Şu kadar bin kişi iç kavgada şu kadar yıldır hayatını kaybetti.Ne iç kavgası kardeşim ya? Ben milliyetçi bir kişi değilim, bağnaz değilim, eleştiriyi severim ama bu ne ya?.Ne kavgası? Ne içi? Bu hep terördü..Dış odaklı, iç odaklı,doğudan, batıdan kuzeyden, güneyden..Bunu adı terördü..Bu kadar işte.T-E-R-Ö-R! Buna son derce sinirlendim..Bu IRA'nın yaptıkları bu ETA'nın yaptıkları içinde geçerlidir.Filmin beğendiğim yanları ise iki tanımadığım oyuncuya ait.Eşcinsel bir Kürt kökenli genci oynayan Cemal Toktaş harika..Birde ismini bilemediğim çocuk oyuncu.Mahsun'un kızlarından birini oynayan ve filmde spastik özürlü kız karakterini canlandıran küçük oyuncu ; film boyunca gerçekten spastik çocuk izlenimi uyandırdı bende.Fakat sonradan öğrendim ki bu kız sapasağlam bir kızmış..Yani duruşu, bakışı,çıkardığı seslerle bende onu herkes gibi spastik sandım..Gerçekten başarılıydı.



Son olarak Beyaz Melek'ten daha başarılı ama Mahsun'un bence yolu daha çok uzun...

MADDELER VE NEDENLER

İlk önce belirtmek isterim çok ama çok kızgınım.Önce ona kızgınım sonra kendime kızgınım sonra bu konudaki kara talihime kızgınım..O kadar çok yazıp çizmek istiyorum ki bu konuda..Düşündüğüm o kadar çok şey var ki ..Am ben bunları yazmaktan dolayı üşenmeye korkuyorum..o nedenle hemen başlıyorum..Madde madde yazacağım çünkü aradaki bağlaç cümlelerle kaybedecek vaktim yok şu an..
1) O gelecekti bana geelceğini haber vermişti..Nedeni iş ve artık sözde mi özde mi belli olmayan babasının anjiyosuydu.Nitekim geldi.Ama bana sonra haber verdi.Halen Türkiye'de.Sanırım yakında da gidecek.Bu arada benimle buluşmak istediğini ve konuşmak istedikleri olduğunu belirtti.Bende kendimi aşan bir soğuklukla peki dedim hatta.
2) Bana Türkiye'ye gelince attığı ilk mesaj: merhaba naber demek oldu..Sonra ben mesaj attım: Senden naber ..Çünkü bu kadar anlamsız ve salakça bir cümleye nasıl cevap vereceğimi bilemedim.Bunun ardından bu cumartesi beni aradı.Ankara'ya gidiyormuş benle konuştuğu sırada.Nasıl olduğumu falan sordu.Ve gerçekten rahattı.Ve işte ben yine oyunculuğumu konuşturdum..Bende çok rahattım konuşurken..Hatta bir arkadaşım yanımdaydı..Çok rahattın ben anlamadım kimle konuştuğunu bile dedi..Yani aşmıştım kendimi.Sonra bugün kendisi bana altıya on kala bir mesaj atmış..Programın nasıl..Kahve içsek..Ben birden bu duruma çok çok içerledim kızdım öfkelendim..artık adına ne koyarsanız koyun; o duyguların hepsini birden hissettim işte..Ve dedim ki..Mesajını şimdi gördüm..Eger sana uygun olursa yarın akşam olabilir..Bu akşam uygun değil dedim.Ondan gelen cevap ; benim yarın akşam bir iş yemeğim var.sağlık olsun müsait olduğun başka bir gün görüşmek isterim
Benden cevap ise henüz yok..zaten olmayacak da.
3) Tüm bunların çıkarımı ise özetle şu: Bu adam beni sevmiyor ..Benden sadece hoşlanıyor ve beni kayıp etmek istemiyor..Zaten beni kayıp etmek istemediğini de belirtmişti..Yani bunda bir yanılgı payım yok. Peki bir insan sevdiği ve kayıp etmek istemediği insanı gelir gelmez aramaz mı?Tamam belki bu aile durumundan dolayı arayamamış olabilir..Zaten feci bir gerçekçiliğimde mevcuttur benim..O benim değil ki bana birşeyleri hesap vermek zorunda hissetsin kendini..ama neden benim doğum günümde bana canım benim diye mesaj attı..Daha önce bu ifadeyi hiç kulanmamıştı..Ben onun bu aşamada nasıl canı oluyordum???Bir de insan buluşmak istediği adama mesaj atmaz direk telefon açar vakit kaybetmemek adına..Hadi attın diyelim; 2 saat sana cevap yazmamışım..Sen neden bana dönmüyorsun.Sesimi duymak bu kadar mı zor..Yoksa başka programların var ve de onların yanında benimle konuşmak mı seni böyle bir duruma itti??
4) Biz belki o gidene kadar buluşmayacağız..Sanırım bu belki dediğim de gerçek olacak..Peki ben ne hissediyorum? Ben sadece şunu söyleyebilirim..Ben bu herife güvenmemekle haklıyım..Sonuna kadar haklıyım hatta..Herif kıçının keyfinde..Aynen mesajda yazdığı gibi sağlık olsun diyor herşeye..Mesela birgün benim biriyle olduğumu duysa beni bu kadar önemsediğini ve ayrı bir yere koyduğunu söyleyen bu adam diyecek ki sağlık olsun..Hadi len oradan..Ağzımıda bozduruyorsun benim..Nasıl oluyor bu? İnsan bir konuda yanlış yaptığını düşünüyorsa ve elinde bir imkan varsa bunu sonuna kadar kullanmak ister..Ama herif rahat herif . Biri olmazsa biri var diyor.Nitekimde öyle..Hayatında bir kişi olduğunu söylerken beni unutamadığını ve benim ne kadar farklı bir noktada olduğumu belirtiyor..Ulan ben hangi birine nasıl inanayım? Farklı mıyım ben senin için? Farklıysam niye bana böyle davranıyorsun? O zaman hayatında biri niye var? Sen bu kadar iradesiz misin? Peki var haytında biri bu beni incitir diye düşünüp bunu bana neden söylüyorsun?
5) Bu herif yalancı ve iradesi zayıf bir megaloman.Peki benim bu herifle ne işim var o halde? Aslında bir işim yok ama ben onun neden düşünüyorum? Daha doğrusu o bana kendini unutturmuyor ve arada mesajla ; bir telefonla bana ben buralardayım diyor..Evet mesajı veriyor ama ben bu mesajlardan neden etkilenip o anda aklıma düşmesine izin veriyorum..Bir insan hoşlandığı birisini aylar sonra aradığında yoldan bir yerden aramayı mı uygun bulur yoksa durup özel bir noktadan mı konuşmak ister? Bazen diyorum ki belki o da benim tepkimden korktuğu için sadece mesaj atıyor ve sesini duyurmaya çekiniyordur..Sonra aynı içimdeki ses diyor ki: bas git gerizekalı pollyanna..Erkekler o kadar ağır ve detaylı düşünemezler..Bu ancak senin gibi salaklara özgüdür..
6) Acilen hayatıma kayda değer bir insan girmeli..Hayatım boyunca çivi çiviyi söker mantalitesine sahip bir insan olmadım..Benim gerçekten hayata karşı bir duruşum ve kendi kendime hem de hiç zorlanmadan sahibi olduğum prensiplerim var..Ama bu sefer artık çok kırıldığımı hissediyorum ve bu durumun üstesinden gelmenin yolunun hayatıma birisinin girmesi olduğuna karar verdim..Ama tek farkla..Karakter sahibi bir adam olması gerekiyor bu kişinin..
7) Evet bu durumun başlangıcı benimde isteğimle oldu.Fakat ben düşünmüştüm ki bir insanın değişmesi zordur ama değişmişte olabilir..Bu herifin kaypaklıklarını, ayran gönüllü olduğunu bilen biri olarak beni çok farklı bir gözle sevdiğinide biliyordum yıllardır.. Ve dedim ki belki başlamaya değer olabilir.Bu sefer ilk kez birşeyi çok düşünmeden uygulamak istedim..Ve uyguladım da..Peki bir şey değişti mi ? Evet değişti..Her zaman olayların başında düşünen yorumlayan ben şimdi olayın sonunda düşünüp yorumluyorum..Ve söylemeye bile kızıyorum ama bu durumda ben kendimden nefret ediyorum.Bugün bu herifin yaptığına karşı öfke doluyum..Hatta bu nedenle parmaklarımı bile klavyenin tuşundan ayıramıyorum.
8) Son olarak bu herifle bir son yok..Bu böyle gidecek..Olsa bile bu son; mesela diyelim ki şok bir durum oldu ve ben bu herifle evlendim..Ben bu herife duyduğum bu güvensizlikle , şüpheyle çok da mutlu olmam ki..Kendimi tanıyorum ben..Kendimi hasta ederim..Ben beni hasta edeceğini düşündüğüm için geçmiş zamanda da sözlümden ayrılmıştım..Beni düşüncesizlikleriyle üzmüştü..Bende bunlara hiç sesimi çıkarmamıştım..Çünkü onu tanımaya çalışıyordum..Sadece bir kez konuşmuştum onunla..O konuşmamızda da öylesine düşüncesiz bir laf etmişti ki bende biraz düşünmemiz gerektiğini söylemiştim kendisine..Sonra tam bir ay düşündük biz..Karşı taraftan benden bir hareket gelmedikçe gelmeyecekti belliydi..Kendini ifade ettiği gibi cesur bir insan değildi o da.. O bir ay zarfında da biz arada buluştuk..Öyle bir kopuş falan yoktu..Ama bir ayın sonunda ben hayatımda ilk kez bayıldım..Dudaklarım patladı mutfak mermerine düştüğüm için..Hayatımda ilk kez düşüncesiz bir insan için bayılmıştım..Değdi mi diye sordum kendime..Sonra o kişi benim tesadüfen bayıldığımı öğrendi ve hemen yanıma geldi.Bana dediği cümle şu gün gibi aklımda: sen kendini çok üzüyorsun..Hiç unutmadım o cümleyi..Evet o doğru söylemişti..Ben kendimi böylesine değmeyecek bir adam için çok üzmüştüm!!! Bu kadar üzülmeye ne gerek vardı değil mi? Nasıl olsa biz sadece evlenecektik onunla!!!Alt tarafı bu yani.Bazı cümleleri bu kadar yorumlamaya ne gerek vardı değil mi? Biz alt tarafı aile olmayı planlıyorduk kendisi ile!!!! İşte o an ulan dedim kendi kendime..Hakikaten bu herif bir konuda ilk defa mantıklı bir laf etti..Evet ya bu kadar üzmeye ne gerek vardı kendimi böyle kaba bir herif için..Hem de daha kocam değil çocuklarımın babası değil ama beni bayıltacak kadar üzebiliyor..Bunun sonu ne olabilirdi? Ben evlenince kanser olabilirdim..Alt tarafı bu olabilirdi..Hatta bana çok tuhaf gelmişti..Bir yakınımız bizim sözlümle ayrıldığımızı duyunca iyi ki ayrılmış duru bu adamdan , bu adam onu kesin hasta yapardı demiş..Şimdi gelelim biz bu sefer ki maymun herife..EEEE..Bu adamda bana düşüncesizlik yapıyor.Ve ben gene değmeyecek biri için üzülüp onu düşünüyorum..Hatta kızgınlıktan ellerim terliyor ve kulaklarım çınlıyor..Tansiyon dengem alt üst oluyor..Değiyor mu peki? Hayır..Değecek mi peki? Hayır..O halde ben neden bu herifle konuşuyorum? Onun bu kendinden emim gibi görünen ama derininde beş para etmeyen karakterinin etkisi altına giriyorum..O zamanlarda ki sözlüme şu durumda haksızlık etmiş oluyorum şimdi..O zaman onu da refuse etmemeliydim..Güle güle dememeliydim..Aslında doğrusu o mu bu amerikalı mı deseler kesinlikle aile babası sıfatını eski sözlüm hak ediyordu..Hatta kendisi bu amerikalıya göre çok daha fazla güvenimi kazanmıştı..Tabi tüm bu dediklerimden eski sözlümü düşündüğüm kimsenin aklına gelmesin.Sadece bir tespit benimki..
Kendimi toplamam lazım.Ve kendimi kaptırmamam..Büyük ihtimalle birbirimizi görmeyeceğiz ..Altı ay sonra ancak belki görüşme şansımız olacak..Görüşmeme durumumuzda da çok üzülmeyeceğim..Buna hazırlıyorum kendimi.Hayırlısı olsun..O beni hak etmiyor ..Gerçekten hak etmiyor. Lütfen Allah'ım ne olur sadece dilediklerim için bir şansım olsun ..Çünkü o da bu kadar düşünmeyi hak etmiyor..Hem belki bu sefer belki bayılırsam geçen sefer ki gibi şanslı olamayabilirim.

4 Mart 2009 Çarşamba

Eylül; sana kızım diyebilir miyim?


Ben çocuk severim.Henüz evli olmadığım için benim çocuğum tabiki yok.Ama şu bir gerçek ki her çocuğu da sevmem.Özgür fikirli ve hareketli çocuklardan ayrıca hoşlanırım.Ama bu demek değil ki şımarık ve her tarafı karıştıran çocuğa karşı da susup otururum.Bu bir çocuk da pek de hoşlandığım birşey değildir. O nedenle Allah'tan hep iyi huylu ve akıllı - sağlıklı bir çocuğum olsun hep isterim. Dilerim Allah böyle bir çocuğa sahip olacağım bir eş bana nasip eder.


Neyse ama konumuz bu değil.Bu aralar hastası olduğm bir anne ve çocuk ilişkisi var.Aslında biraz idealize edilmiş bir ilişki bu.Yol Arkadaşım dizisindeki Eylül ve annesinin ilşkisi..Eylül ; çok akıllı bir kız çocuğu.Annesi de genç bir anne olmasına rağmen müthiş bir çocuk psikolojisi uyguluyor.Fakat ben anneden ziyade Melis Mutluç adlı küçük oyuncunun performansına hayranım.Bu kz daha önceden tüm kıtalarını ezberlediği İstiklal marşımız ile meşhur oldu.Gerçekten ezber gücü ve zekiliği takdire şayan.Sonra da herhalde bir yapımcı bu kzı fark etti ve bu dizinin castingde yer aldı.


Ben işte eylül gibi bir kızım olsun isitiyorum.Akıllı ve kibar.Aynı zamanda çocuk gibi çocuk olsun isitiyorum.Barbielerin ,Prenses perfinyaların,rujların ve yanaların esiri olmayan bir çocuk..Çocuk gibi çocuk...

27 Şubat 2009 Cuma

YAKLAŞMAYIN TAHTA KURUSU SIÇRAYABİLİR...

Evet ..Gerçekten kamuoyundan gizleniyor.Ama dün Amerika'da ; New york'ta yaşayan bir yakınımla yaptığımız konuşma sonrasında öğrenmiş bulunuyoruz ki; bu güzide kapitalizm ve moda baş şehrinin hatta başlıbaşına ülkesinin şu günlerde başı tahtakuruları ile dertteymiş..
Evet ; yanlış duymadınız ...New York'u tahta kuruları basmış..Metrolarda ; toplu halde bulunulan noktalarda birbirinize yakın durmayın şeklinde anonslar yapılıyormuş...

Tahminim ise kuş gribi gibi bu böcek istilasınında yakın bir tarihte ülkemize uğrayacağı..Şu ana kadar hiçbir yazılı ve görsel basında hakkında tek bir kelime görmediğim ve duymadığım bu konunun ülkemiz medyası tarafından mutlak surette ve çok iyi bir hızla duyurulacağı.

Ve nedense bununda yaz dönemine yakın bir tarihte olacağını düşünüyorum..Ama neden şu an Amerikan medyası ve uluslararası medyada bu konu ile tek bir yorum,tek bir kare, tek bir haber yok...İşte onu anlayamıyorum..Sonra da diyorlar ki herşeyi komplo teorisine bağlıyorsunuz...Eee siz verin madem aklı..Bağlamayıp da ne yapalım ?

24 Şubat 2009 Salı

BU BANA ARTIK AĞIR GELİYOR

Gelmeyeceğini veya gelsen de bana haber vermeyeceğini biliyordum..Aslında bunun için elimde bir delilim yok..Yani geldiğine veya gelmediğine dair..Fakat içimdeki bir his bana senin gene çark ettiğini veya kendine olan güvensizliğinin gene depreştiğini söylüyor..Söylüyor ne kelime; bangır bangır bağırıyor.Ben ise kendime kızıyorum..Hem de çok..Sen yoktun ki aslında..Niye öyle arada sırada köşede duran sandıktan çıkar gibi yapıyor ve sonra yok oluyorsun..Ben sana neden bu cesareti veriyorum..Kabul ediyorum ..Eksiklik bende..Bende ki ; hep senin karakterindeki insan tipi beni buluyor..Birşeyi anlayamıyorum..Ama neyi anlayamadığımı anlamak daha kötü benim için..Bir anlasam neyim olduğumu yani bir teşhis olsa benim için o zaman belki daha net tavırlarda bulunacağım..Kendime kızıyorum..Sen yoksun ki..Belki olmadın bile ve bana öyle geldi..Ama benim kaybedecek zamanım artık yok.Ben geç kalıyorum ve bu bana artık koyuyor. Hadi diyelim oldun..Sen doğru olan mısın peki? İçimdeki ses değilsin diyor..Ama aynı ses; kim bilmiyor doğruyu..Belki buldum ve de kaybetmiş olabilir miyim? Ben gerçekten kendime kızıyorum..Niye heyecanlanıyorum son günlerde senden mesaj geldi mi acaba ? veya o burada mı acaba diye düşünmekten..Sen aslında benim etkilendiğim cümleleri sarf etmiş olabilirsin ama ben hayalimdeki bir kişiden mi etkileniyorum acaba?



Bana bak; beynimden gitmeni istiyorum..Benim yolum açık olsun..Sen ne olur hayırlı değilsen de çıkma karşıma olur mu? Çünkü bu yaşımda hala bunları diliyor olmak itiraf edeyim bana çok koyuyor...

23 Şubat 2009 Pazartesi

AND THE OSCAR GOES TOOOOO

Dün gece geç saatlere kadar Oscar Ödül Töreni'ni bekledim..Ben seremoni insanıyım.Severim güzel organize edilmiş toplantı,buluşma,düğün,nişan ve bunun gibi benzeri toplantıları.Düşünülmüş incelikler, yapılan süprizler, giyilen kıyafetler, değişik saç modelleri, yenilecek yemeklerdeki sunumlar ve bu tarz hazırlıklar.

İşte Oscar gecesi de böyle bir gece benim için..Daha ne olsun dünyaca ünlü celebrityler ve onların göz alıcı kıyafetleri, saçları, makyajları,ödül alanların şaşkınlıkları,alamayanların tavırları,teşekkür konuşmaları vs vs...

Türkiye saati ile gece 01:00 da başlayan geceyi merakla bekledim..Tabii malesef sonuna kadar dayanamadım..Ama sabah beşe kadar izleme imkanım oldu..Bu dört saatlik dilimde izlenimlerim ise şöyle:

Bence bu sene ödül töreni sönüktü..Tabii bu beklenen bir durumdu.Çünkü Amerika'da tüm dünyayıda etkileyen bir kriz var..Bu kriz zamanında insanların gözüne gözüne de bazı lüksler sokmamak gerekir diye düşünüyordu bazı kimseler..Bence haklılarda..Zaten zaman basit olmaya bırakacak kendini..Bu; başlı başına bir yazı konusu ama..Ve biz kendi konumuza dönersek eğer; kıyafetler ve özellikle takılarda bu durum etkisini bayağı hissettiriyordu..Öyle acayip, şaşalı takılar yoktu.Sadece bir yardımcı kadın oyuncu - kendisi sanırım Benjamin Button'un hikayesindeki zenci oyuncu oluyor- gerçekten gözleri yerinen oynatacak kadar büyük bir pırlanta kolye ile arzı endam ediyordu.. Bir de başka bir yardımcı kadın oyuncu Oscar adayı da tasma şeklinde zümrüt ve yakut ağırklıklı bir kolye taşıyordu kırmızı kıyafetini tamamlamak için.. Fakat o kadar beğenilmedi yorumcular tarafından.. Genelde küpe olarak da küçük pırlanta küpeler takılmıştı.. Pırlanta bileklikler ise kombinasyonların en gözde olanıydı. Sadece bir oyuncunun -ki kendisinin adını bilmiyorum ama giydiği kıyafet saçının rengi ile aynı idi..Böyle kahverengi-safran-nefti yeşil karışımı tuhaf hatta kötü renkte bir kıyafet idi- üzerindeki kıyafette koltuk altı kısımlarında pırlanta süsler vardı..Onlar çok zarif duruyordu..Penelope Cruz'un ise çok beğenilen takısını ben bayağı sıradan buldum.Heidi Klum'un bileğindeki aksesuvarları da fazla abartılıydı.

Kıyafetlerin renk seçimlerinde ise bence hiç de farklı bir tercih yoktu.Buz rengi grubu denilen bir renk grubu bayağı revaçtaydı.Genelde nedense bu renk çoğu aktrisin üzerindeydi.En çok tercih edilen renklerden diğer grup ise klasik olarak kırmızı ve mercan renkleri ağırlıklı idi..Diğer alternatif ise her zamanki gibi siyahtı.

Buz grubu renkli elbiseler arasında bence en güzeli Anna Hattaway'inkiydi..Onun elbisesindeki kristal renkli payetlerin işçiliği gerçekten iyiydi..Zaten kendisinin cilt rengi ve sade makyajı çok hoştu.Buz renkli kıyafetlerin kamuoyunca ençok beğenileni ama benim müsamerelerdeki kızların kıyafetlerine benzettiğim ve hiç beğenmediğim Sarah Jessica Parker'inki idi..Ben ne o kemerdeki ayrıntıyı, ne eteğin kabarıklığını ne Sarah'ın saçını ne de o klasik beldeki kemer olayını ne de gögüs kubunu beğendim..Elbise ; ben buradayım buradayım deyip duruyordu.Yardımcı kadın oyuncu adaylarından Benjamin Button'da oynayan kadının beyaz elbisesine ise bayıldım..Kadın elbisenin içinde çok rahat duruyordu..Gülümsemesi ile de şıklığına sevimlilik katıyordu.. Elbisenin kat kat dökümü çok hoştu. Buz renkli kıyafetlerin en koyularından olan -aslında bu elbisenin rengini pek çözemedim- ve benim gri mat bir renk diye yorumladığım Meryl Streep'in elbisesi ise tek kelime ile şahaneydi..Kadın asaleti ile elbiseyi taşıyordu..Özellikle omuz kısmındaki yaka düşüşü çok zarifti. Saçları ve sade makyajı ile bütünlük içindeydi.Penelope Cruz'un vintage elbiseside hoş elbiselerdendi.Aslında uzaktan elbisenin detayları pek belli değildi..Fakat kamera bir ara yakına gelince elbisenin işlemeleri arasındaki detaylar kendini belli etti..Elbisenin genel bir havasıda bana yine Cruz'un daha önceki bir Oscar töreninde giydiği Oscar De la Renta pembe elbisesini çağrıştırdı.Fakat kendisinin makyajını beğenmedim..Bazen bu kadına yapıln makyaj ile gözleri birbirinden fazlası ile ayrıkmış gibi bir havası oluyor..Bu seferde öyleydi..

Kırmızı renkli kıyafetler arasında pek beğendiğim olmadı.Heidi Klum'un elbisesinin kalıbını beğenmedim..Tamam kadın güzel ama buna sığınmakda her zaman yeterli değil ki.Elbisesinin kuyruğu falan olmamıştı bana göre..Kırmızı tonlu olarak beğendiğim tek elbise ise hiç tanımadığım birine aitti. Ben Kingsley'in yanında bulunan bayan artık kendisi eşi mi sevgilisi mi bilemiyorum çok hoş üzerinde kumaş ile aynı renkte güller işli olan bir elbise giymişti..Elbisenin gül detayları zarifti.

Siyah elbiselerde ise bence en iyisi Kate Winslet'ti..Elbisenin alacalı detayları ,dantelden işlenen kısmı, tek omzu askılı oluşu,duruşu asaleti ,waglı saçları ile bir bütündü kendisi.Angelina Jolie'de siyah bir elbise seçmişti. Tek renkli detay herkesin öve öve bitiremediği zümrüt küpelerdi.Kendisinin siyah giyeceğini biliyordum zaten..Bu tarz gecelerde basit renkli ve basit tasarımlı elbiseler giymeyi tercih ediyor kendisi.. Başka bir ödül töreninde kendisi pazardan aldığı bir elbiseyi giymişti hatta..Herhalde mesaj vermeye çalışıyor; kendi yaşam felsefesinin paralelinde..Ama bana bu tavır biraz garip geliyor.Hatta itiraf edeyim bana biraz pr çalışması gibi geliyor.Çünkü ben böyle bir felsefesi olan kadının suratında sıcacık bir gülümseme bekliyorum..Ama bu yok kadında..Duruşu ile farklı olmaya çalışıyor gibi geliyor ve bunu hissettirerek yapan kişilerden hep nefret ediyorum..Ya öylesindir ya değilsindir..Bu durumu zorlamaya gerek yoktur. Angelina'da bunu yaptı yine ben duruşumla döverim der gibiydi gece boyunca.Sadece yeşil küpeleri ile durumu kurtarmaya çalıştı gözlerine vurgu yaparak..

Kadınlardaki en tatlı ve hoş olan ise Natalie Portman'dı.Natalie mor ile lila arası bir kıyafet giymişti ve dökümlü bir kumaştı elbiseninki..Ve nasıl zarifti nasıl zarifti anlatamam..İşte Angelina'dan farklı olarak onun duruşu kendinden öyle idi bana göre.Özellikle makyajının göz kalemi detayı göz rengi ile süper uyumluydu.Klastı tek kelime ile.

Erkeklerde ise klasik smokin, papyon,kravat ve makosen durumu hakimdi..Onların içinde en farklı olanı Mickey Rouke'du. Kendisi beyaz ceketi, siyah yeleği,yelekten sarkan zincir detayları ve bayağı cool duruşu ile asiyim dedi bangır bangır.

Törenin ana sunucusu ise benim yeni favorim Hug Jackman'dı..Ben bu adama bayılıyorum sanırım.. Etkileyici ve karizmatik bir adam kendisi.. Sunumları çok iyi yaptı..Özellikle açılıştaki dans şovu muhteşemdi..Eski zamanın müzikal artistlerine benziyor kendisi..Sahnede onu zıplarken ve şarkı söylerken görünce acilen bu tarz bir projede yer alması gerekliliğini düşündüm. Bir de çok keyif alıyordu yaptıklarından..Bu çok belli oluyordu..Hatta güldü dans ederken birkaç kez.. Dans şovlarından bir diğeri olan Beyonce ile yaptıkları da bayağı iyiyidi..Çok güzel ayak uydurdu Beyonce ile dans ederken Jackman..

Törenin diğer önemli bir detayı da ödül vermek üzere sahneye çıkan Jennifer Aniston-Brad Pitt- Angelina Jolie arasında oldu.. Bir defa Aniston bence sıradan duruyordu..Özellikle saçları kötüydü..Sonra kendisi bayağı gergindi..Aslında kadıncağız bence kötü bir durumdaydı..En ön sıradan Jolie ve Pitt onu izliyor ; tüm dünyada onları ve o sahnede..Özellikle yakın tarihte Pitt ile ayrıldıktan kısa bir süre sonra Jolie'nin demeç verdiği bir dergide Pitt ile ilşkilerinin başlangıcının Aniston ile Pitt ayrılmadan önce başladığını belirtmesi ve o zaman nasıl birbirlerine aşık olduklarının tüm detayları ile anlatması Aniston'un kendi deyimi ile canını fena yakmıştı..Kendisi de en çok bu demeçten incindiğini belirtmişti. Ve bence de haklı idi. Oscar törenindeki
konuşmada gerginliği çok net hissediliyordu.Bu beni bir kadın olarak üzdü.

Diğer bir başka detayda Osacar Ödül törenlerinin geneline ait.Neden bu yabancı starlar hiç şunu demez:"Bu ödül benim hakkımdı.." Hep tebrik ederler birbirini. Mutlaka içleri gidiyordur ama neden bunun hiç bu şekilde bizim starlarımız gibi belli etmezler? Yoksa onlar çok daha iyi oyuncular mı?

İşte benim Oscar ödül törenlerinden kısaca gözlemlerimde bunlar.bu tüp gecelerin yurdumda da bu kadar düzenli olarak geröekleşmesi umudu ile...

21 Şubat 2009 Cumartesi

MUTLUYUM RE Mİ SOL

Başladım...Evet..Ama kastım kendimi..Birde görüntümü komik buldum..Hocam da aslında genç bir tip 1982 doğumlu..Bana sesleri vermemi söylerken çok utandım..Bazen benim böyle salak bir utangaçlığım peydah olur..O zaman da kasmaktan kendimi doğru düzgün söyleyemem veya yapamam istediklerimi..Bugünde öyle oldu..Ay ağzım kocaman benim komik olmuştur dedim kendi kendime..sonra hocanın diyaframı bana anlatması için benim diyaframıma dokunması gerekiyordu..O zamanda aman benim yağlarım adamın eline gelicek şimdi diye bir kastım kendimi..Sonrada yağlarım eline gelmesin diye karnımı içime çektiğimi anlayacak diye kastım kendimi..belli de etmemeye çalışıyorum..Başka başka sorular soruyorum..Ama öğrendim ki sesim ve kulağım varmış..Aslında faranjitim devam ediyormuş...Etmeseymiş daha iyi anlarmış sesimin kalitesini ama buna rağmen şimdilik mezzo soprano olarak gözüküyormuşum..Çalışacakmışız..Hocanın bir stüdyosu varmış..Orada da çalışabilirmişiz..Bol bol su içmem lazımmış..Sesimi korumam gerekiyormuş..Hoca benim herşeyimi bilmeliymiş.Ona göre bir modda olurmuşum..Pazar günü solfeje katılmam gerekiyormuş...Heyyyyyyyyt yaşasın..son zamanlarda beni en çok bu mutlu etti..

20 Şubat 2009 Cuma

DO-RE-Mİ-FA-SOL

heyoooooo..En sonunda şeytanın bacağını kırdım ve biraz geç de olsa beni en çok memnun eden hobime özel bir zaman ayırıyorum inşallah...Yarın bunun ilk günü oluyor..Bilmiyorum umduğumu bulacak mıyım ama ben çok memnun oluyorum en azından şimdilik.....Aslında hobim olmasını istemezdim bunun ..Bir şekilde benim işim olmasını bile isterdim..Biraz gizli tutarım bu hevesimi kimse anlamasın ve alay etmesin diye..Medya dünyasının gerçekten iki önemli figürü bile bana bu konuda çok başarılı olduğumu söylemişlerdir...Hani hayatının en mutlu olduğu üç beş kareyi söyle deseler kesin o anlarıda katardım o mutluluk anlarıma..

Evet ; ben yarın konservatuvarın şan bölümünde kursa başlıyorum..Umarım, dilerim ; umduğum gibi olur..Ben mutlu olmak istiyorum çünkü...

14 Şubat 2009 Cumartesi

13 CUMA

Dün benim doğumgünümdü...Mutlu olurum aranıp sorulmaktan herkes gibi.Ama özellikle büyük beklentiler içine girmemeye çalışıyorum..Çünkü böyle özel günlere büyük anlamlar yükleyip çokfazla beklentiler içine girip büyük sükutu hayallere uğramak istemiyorum..Bir 5 sene önce de benim doğum günüm bir cumaya denk düşmüştü.13 cuma..korku filmi adı gibi oluyor böyle yazınca..O doğumgünü hayatımdaki en ilginç doğum günlerimden biri idi..Çok süprizli bir geceydi.Sağdan soldan süprizler yağıyordu..Hayatımdaki bir ilk gerçekleşiyordu..Tuhaf bir şekilde artık kontrol bende değildi..Ağzımdan evet sözcüğü çıkarken bile bir yerlerden bir ses film gibi diyordu..film gibi...

O doğum günümden bu yana çok değişti ve çok şey değişmedi aslında..ben herşey değişecek sanırken herşey başa sardı..Bazı konulardaki sessizliğim hala devam ediyor..O sessizliğin son bulacağı anı çok merak ediyorum aslında..Bulmayabilir de..Bakalım..

maziyi bırakır bu seneye dönersek eğer..Önce süpriz bir doğumgünü partisi daha doğrusu buluşması geldi benim yakın dostlarımdan ailecek..Sonra bir yemeğe gittik.Aslında yemek daha önece organize edilmişti..Benim doğum günüm için değildi.Fakat öyle denk düştü..Ben öyle daha çok seviyorum..spontan olaylardan daha fazla zevk alıp mutlu oluyorum zaten..bu gecede kesemediğimiz pastamı keseceğiz..Akşam geç gelince böyle oldu..Bu şekilde kısmet oldu bu sene..

Dilek olarak mutluluk ve güzel kalabalıklar diliyorum bir de sağlık benim ve tüm sevdiklerimin..Sadece bu kadar..Fazla bile değil mi zaten...

11 Şubat 2009 Çarşamba

KARAR VERDİM

Bunu yazmaya daha doğrusu yapmaya karar verdim..Çünkü canıma tak etti..Ben Şimdi büyük harflerle yazıyorum...ZAYIFLAMAYA KARAR VERDİM DAHA DOGRUSU KİLO VERMEYE KARAR VERDİM. KARAR VERDİM. KARAR VERDİM....Üç kere yazmamın sebebi daha motive olmak içindi.Çocukluğumdan bu yana her zaman için iri bir kız oldum ben. Yüzüm , bileklerim vücudumun genel görüntüsü narin ama kiloluydum..Fakat hiçbir zaman icin "oha lan nedir bu " dedirtecek bir tip değildim..Bir ara epey kilo verdiğim de ise insanlar cok şaşırmıstı.Acayip tepkiler vermediler ama çok zayıfladığımı söylediler. Kilomo ragmen gercekten beğenilen de bir tipim aslında. Benim icin kıstas değil ama beni birçok latin oyuncu ve müzisyenlere benzetirler.Yani kafanızda bir şablon olsun diye anlatıyorum..Maksatım kendimi övmek falan değil.Ama işte bazen kendime çok özgüvenli görünmeme ragmen nedense özgüvenim tam aksi yönde ilerliyor..Bu ara yine oyle bir moda girmek üzereyim..Bir de artık bazı komplekslerimden arınmak ve kendimi daha güzel hissetmek istiyorum..Acayip bir şekilde spor falan yapmıyorum ama..Bir iki gün sonra bizim buradaki aynı zamanda işime de çok yakın olan spor salonuna yazılacağım..Aslında çocukluktan bu yana hep vermek istediğim ama arada vermiş olsamda çoğu kez başarılı olamadığım bir durum.Niye böyle iradesiz bir durum sergiliyorum bu konuda onu da bilemiyorum..Fakat istikrarsızım işte bu konuda. Sonra öyle manyak yiyen bir tip değilim. Aksine acaip sağlıklı öğünler tüketen biriyim..Tek kusurum akşam evde geç yemek yemem ve annemim yaptığı kek, börek ve bunun gibi şeylere dayanamıyor oluşum..Bir de bazen duygusal olarak aç oluyorum..Onu fark ettim..Bir de enteresan çok çok mutlu olduğumda hızla kilo veriyorum..Tabii bu rejim meselesine artık yaşımın 31 'e geliyor oluşu var...Bu yaş durumu tuhaf hissettiriyor bana kendimi..Gerçekten savunma değil ama ben ne yaşımı ne kilomu hissediyorum..Herşey bana çok normalmiş gibi geliyor.Ben hala 25 yaşındaymışım falan gibi geliyor.Kilomda normal geliyor..evet genetik bir özellikten dolayı yaşımı Allah'tan hiç göstermiyorum..Fakat kilom var iken ben neden böyle hissediyorum bilemiyorum..Beni bazen arkadaşlrım uyarır aman kio ver diye..Ben de derim o zaman: "aaa ben çok mu kiloluyum..Ben öyle hissetmiyorum" diye..Bir keresinde bunu bir kız arkadaşıma söylemiştim..Daha sonra da o bana mail atmıştı.."Ben senin gibi insanlara bakmadığımı fark ettim..Sen onları bütün olarak görüyorsun..Ben ise inceliyorum tek tek..Sen mutlusun böyle..Ben de seni sıkıştırıyorum kilo versene diye..Haklısın sen aslında" demişti..Aslında haklıyım; bende biliyorum..Biraz megolamanca bir durum oldu farkındayım ama haklıyım..Ben hayatımda kimseyi "aaa bak saçı çok çirkin , aaa bak çok zayıf, aaa bak çok güzel , aaa bak cildi çok bozuk" diye ayırmadım..Ben insanları iyi ruhlu, güzel bakışlı, sıcak, samimiyetsiz gibi tanımlamalarla ayırıyorum aslında..Tabii ki dış görünüşe bende bakıyorum ama kimsenin dış özelliklerine takılmam..Bir insan sırf güzel veya yakışıklı diye o kişinin etki alanına girmem ben.Bazıları vardır..Aptallaşırlar güzellikler karsısında ..Asla o tiplerden olmadım..Bazıları da vardır da sadece takılırlar karşısındaki insanların çirkinliğine ..Ve anlamazlar o kişinin ne konuştuğunu..Çok üzülürüm bu tip durumlarda..Neyse konumuza tam olarak dönersek.. Bundan sonra ara sıra benim kilo verme maceramı da yazacağım...Hem buradan da bir takip olur..Ama tabii her kilolu insan gibi benimde bazı komplekslerim var.Tam olarak kilomu asla kimseye söylemem..Zayıflasamda söylemem ama..Çünkü bu durumu iki yüzlü buluyorum. Şişmanken söyleme, zayıfken söyle..Yok anacım...O zaman karşındaki insan sana zayıfken sorduğunda sen söylüyorsan kilonu ona şişmanken de sorma hakkını tanımış buluyorsun..O nedenle sadece kaç kilo verdiğimi söyleyeceğim..Doğrusu beni şu anda blogdan doğru kimse takip etmiyor..Benim amacım en temelinde kendimi buradan kontrol etmek..Bir nevi diyetisyen mantığı gibi..Diyetisyenlere gittiğimde de adama ayıp olmasın diye kilo vermişliğim vardıı benim..Utancımdan doktora gitmeme bir kaç gün kala hızla kilo vermeye çalışıyordum..Fakat burada bir farklılık daha olucak..bu olayımda bu sefer yanlızım şimdilik..Doktrum falan yok..
Sadece düzenli yemek yeyip , kendimi bunaltmadan, az yemek yeyip bir de gece yemezsem ne olacak önce onu görmeye çalışacağım..Aslında bende bu kilo ile ilgili o kadar çok anı var ki...
Nasıl anlatsammmm nerden başlasammmmm kaç kiloydum o zamannnnn Bodrummm bodrummmm

Onları sonra yazarım..Fakat itiraf ediyorum ..Bu hoşuma gitti..Bunu kendim için yapmaya çalışacağım..Doğrusu onun için başladı ama benim içimden olayı bana yöneltmek geçti..
Yılmak yok ....Yola devam....

8 Şubat 2009 Pazar

BEKLENEN Mİ ?

Bugün beklediğim birşey oldu.. Acaba olmasa mıydı diye düşünüyorum..Çok uzun zamandır bekliyordum ondan bir ses..O ses geldi..Her ne kadar o değmez buna diye düşünsem de..Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışsam da ben ondan bir ses bekliyrodum..En son geçtiğimiz ay onunla garip bir msn konuşmamız olmuştu..Tam altı aydan bu yana seslerimizi duymadık birbirimizin..Ben zaten bildiğiniz üzere durumun anlamsızlığını sorgulayalı ve kendime kocaman değerler verişimin üzerinde duruyorum uzun zamandır..Bu kadardı artık..Daha fazlası değildi..Ama tabii çok psikolojik bir durum..Kafamızda büyütürüz ya yenilgiyi kendimize yakıştırmayız veya merakımıza yenik düşeriz..Bende bu ruh durumları içerisindeyim..O; neden aramıyor diye merak ediyordum..Mesaj atmış bu gece..Ben kaç akşamdır niye mesaj gelmiyor diye düşünürken o kendi saatleri gece yarısını gösterirken bana mesaj atmış."Bu ay sonu Türkiye
'ye geliyorum..seni arayabilir miyim? kahve içelim mi? seni çok özledim" diyerek..Bu mesajı attıktan dört dakika sonra uyandım..Ve kalkar kalkmaz telefonuma baktım durup dururken..Evet mesaj gelmişti..Çok ağır uyuyorum çünkü hastayım..Ve ağır ilaçlar alıyorum..Acaba dedim telepatik bir şekilde mi uyandım..Mesaj atmak istemedim hemen..Bekliyormuş gibi..Ama ne anlatacağını merak ettim..O nedenle sadece " tamam konuşalım" diye mesaj attım ona 2 saat sonra ..Merak ediyorum çünkü ve anlamak istiyorum bu durum niye böyle bir hal aldı diye..Olması için özel bir çaba harcamıyorum zaten harcamam da çünkü gerçekten yapıma ters bir durumdur o..Belki de bunu hissettirebilecek bir insan karşıma çıkmamıştır daha..
Benle konuşabileceklerini düşündüm yattığım yerden..Zaten başım çatlıyor ve nefes alamıyorum..Daha da daraldım..Muhtemelen şöyle diyecek kendisi:
"ben hayvan herifin tekiyim..Bu durumda senin bir suçun yok.. Sorun tamamen bana ait.Ben sana layık değilim..Ben böyle bitmesini istemiyorum..Ben senin dostun olmak istiyorum....Ben değmem buna..vs vs.."
Peki ben ne diyeceğim?
"sen tutarsızsın ve kendinden emin bir adam değilsin. Ne istediğini bilmiyorsun..Ve ben sana güvenmiyorum..bunu sana dürüstçe söylemiştim.Sende bu güveni kazanmak için elinden geleni yapacağını söylemiştin..Hatta haklı bile bulmuştun beni..Sonra değişen ne oldu? Önce güvenmiyorum sana diye beni suçladın.. Sonra güvenmemin ne kadar doğru olduğunu gösteren tavırlarda bulundun.. Seni anlayamıyorum..Feci dağılmış falan değilim.. Fakat kendime kızıyorum..Değer verdiğim insanlar neler yapıyor diye.. Sen daha kolay hedeflere kilitleniyorsun..Nefsine yenik düşüyorsun..Senin nefsinde feci bir yıpranma var..Bir kız arkadaşın var iken beni tekrar arayabiliyorsun..Bu ne kadar kalitesizce bir hareket biliyor musun? vs vs"
Aynı nakarat aynı nakarat..Çok anlamsız ..Ne zırvalayacak diye merak ediyorum..Kendini nasıl haklı çıkartmak için uğraşacak tahmin edebiliyorum..Ama çok tuhaf içimde ne ufak bir heyecan, öfke,onu sarsma hissi yok...
Ben neden böyle oluyorum acaba bu tip durumlarda? Son derece duyarlı bir tipimdir aslında ama..Sanırım karnım palavralara tok..Tek endişem bir ara etkisi altında kalıp onu düşünmeye başlar mıyım yine? Bir de o ; ateşili bir şekilde konuşan bir tiptir..İşler sarpa sarar mı diye endişe ediyorum..umarım olmaz...
Belki de bu buluşma hiç olmayabilir de ..Çünkü cevabım sonderece kısa gelmiş olabilir kendilerine..Valla hiç umurumda olmaz......
Ben bu durumu hiçbir arkadaşıma açmayacağım bu sefer..Olmuyor ..Bu yaşımda çocuk gibi kalıyorum yanlarında gibi geliyor...
Hayırlısını diliyorum Allah'tan..Hayırlı değilse olmasın zaten..Hayırlısı ise benden yana olsun..

BATTANİYEMİ ÇEKİN ÜZERİME


Çok hastayım bu ara..Hem de çok..Teşhisi koydum kendi kendime ama tabi doktora gitmem lazım..Bende kendi işim olunca doktorları pek sevmem..Normalde de herkese akıl veririm..Tam "ele verir salkımı kendi yutar talkımı "misali veya "terzi kendi söküğünü dikemez" durumu anlayacağınız..




Faranjit oldum..Aynı zamanda da üşütmüşüm..Hem de nasıl..Gece mutlaka bir kez annem üstümü değiştiriyor..Bir de boğaz ağrım var ki..Ne yutabiliyorum,ne konuşabiliyorum..Yutkunamıyorum bile.Devamlı su içiyorum..Tek rahatlatan bu..İşe zaten gidemiyorum.. Zaten çok soğuk bizim işyeri..Zatüreye çevirir diye korkarım.Babam bence kıl oluyor bana..Anlatmıştım belki bir aile işi yapıyoruz..Hepimizin işin başında durması gerekiyor..Ama ben şu anda yokum..Babam da geçen bana eve geldiğinde "bende rahatsızlandım ama senin gibi olmadım" dedi..Aslında dediğinde garip bir laf yok..Tabii işin içine kendisinin yüz mimikleri girince lafın boyutu başkalaşıyor..Alay eder gibi konuştu..Çünkü o sadece bizim hastalıklarımızla ilgilenmez..Tüm milletin derdine koşar.. Sadece bizim rahatsızlıklarımızı hafife alır..Hani bende sümüklü,çıtkırıldım,en ufak bir hava değişiminde rahatsız olan bir tip olsam anlayacağım ama öyle bir durum da yok ki..Kendime en güvendiğim konulardan biridir bu..Çok güçlüyümdür ben..Öyle herşeyden etkilenmem..Değişik bir yere gideyim..Hemen uyum sağlarım..Hiçbirşeyi yapmaktan gocunmam..İşe yarar birşey olduğunu ve kullanılmadığımı bilmek yeterli..Sadece bunları bilmek işime konsantre olmamı arttırır. Sonra hiç şikayet etmem.. Açlıktan ,susuzluktan, yürümekten ,çalışmaktan.. 4 yılda bir böyle bir durum yaşarım..Son 3 kıştır hiç hasta olmuyordum hatta .. Hastayım diyorsam da ama gerçekten hastayımdır.. Yani abartı değildir.. Babam ise bizi hafife alır bu konuda .. Aslında çok iyi bir adamdır ama.. Bazı arkadaşlarımın babalarında da böyle bir psikoloji hakimmiş..Hiç inanmak istemiyorlarmış eşlerinin rahatsızlığına,çocuklarının sağlık durumlarına.. Acaba yakınlarını bu durumda görmek istemediklerinden mi? Bence psikososyal bir durum.. Hiç araştırıldı mı? Birden merak ettim..




Tabii bu lafı söyledi ya..İçeri odama gittim..Sessizce ağladım..Ne kadar yanlız olduğumu düşünerek..Kardeşimle de son bir senedir anlamsız bir durumdan ötürü bir soğukluk var.. Ben haklıyım..Hiçbir suçum yok..Yemin ederim bu böyle..Tabii o kendini haklı görüyor..Yapacak birşey yok.. Son derce inatçı bir tiptir kendisi..Hasta olduğumu bile bilmiyor..Babam da umursamadığı için anlatmamıştır kendisine..Çok yanlız hissettim kendimi.. Annem ilgileniyor benle.. Aslında çoğu kez onunla anlaşamadığımı yazdım.. Ama annelik daha farklı bir duygu..İyi ki kadınım diyorum şimdi..Belki anne olamayabilirim...Ama o içgüdü içimde olacak hep.. Ben mesela gece yatarken kimseyi öpmeden yatamam..Öpmeden yatarsam eğer sabah belki ben olamam veya onlar belki olmaz diye düşünürüm.. Eğer bizim evden bir düşmanım bile çıksa veya kavga edip bir şekilde yollarımın ayrıldığı birisi ( ki bu oldu) ben onu camdan uğurlarım. Geriye dönüp baktığında kendini kötü hissetmesin diye.. Gece yatarken herkesi bir dinlerim acaba onlar nefes alıyor mu diye.. Üstü açık birisini görürsem evde hemen battaniyeyi üstüne çekerim..Kavga bile etsem herkesle yemeğe otururum.. Huzur kaçmasın daha çok diye...




İyi ki kadınım ve iyi ki bu duygularım var.... Ama ne yazık ki ben şu an hastayım..Fakat kendimi çok yanlız hissediyorum.....

3 Şubat 2009 Salı

BARIŞ MANÇO MODA 81300


Barış Manço'yu anma günleri bu günler. Aslında sanırım Manço, 2 ocak doğumlu ve biz onu doğum gününde anıyoruz.Kendileri bizim komşumuz olurdu..O nedenle, ne zaman o "Barış Manço 81300 "dese hep içimde sanki mektuplar bana gelecekmiş gibi heyecan duyardım..Nedense işte çocuksu bir durum..Bir programına katılmışlığım bile vardır..Arada onu sokaktada görmüşümdür..O zaman ilginç gelirdi..Fakat bence özel hayatı ve sahnedeki duruşunu karşılaştırdığımızda gayet ciddi duruyordu özel yaşamında..Hatta fazla ciddi..Dışarıda bile şalvar giyerdi..Zaman geçtikçe ve ben kişilere ve olaylara biraz daha farklı bakmaya başlayınca, çocuklarla yaptığı diyaloglardaki başarı ve samimiyet çok dikkatimi çekerdi.Çünkü çocuklar hemen hissederler iyiyi kötüyü..Çocuklar onu çok severdi..Derdim ki ; farklı hatta marjünal kılık kıyafeti; devasa yüzükleri, erkekte uzun saç olayı.. O dönem Türk milleti tarafından kabul edilmesi çok zor olan durumlardı bunlar..Yani bu tip klişe yorumlarla gayet kolay bir şekilde insanlar harcanabilirdi bir kalemde..Ama nedense o tam tersine Türk Milleti'nin çok sevdiği sanatçılardan biri idi..Bir de bu şekilde kabul edilen Zeki Müren var bana göre..O aslında hepten farklı idi ama Türk milleti onu da çok sevmişti..


Barış Manço'nun şarkılarının sözleri ise zaman içinde dikkatimi çekti..Aslında bayağı protest sözlerde var içinde..Helal para kavramı, namusa yan gözle bakmamak, paylaşımın önemi vs vs..Müzikler ise gerçekten güzeldi..Ve gün geldi bu çok sevilen adam ansızın beklenmedik şekilde öldü..Hereks şaşırdı..Kimse bunu aklına bile getirmezken bu kadar ani bir ölüm şok etti insanları..Hatırlıyorum finallerimin dönemi idi ve ben sabahlara kadar ders çalışıyordum..Bir gece yine çalışa çalışa sabah etmiştim..Sabahleyin ise evimizin bulunduğu caddeden geçen tüm arabalarda o kadar erken bir satte bangır bangır Barış Manço çalıyordu. Önce bir anlam veremedim..Ama şunu düşündüğümü hatırlıyorum; Bu kadar farklı arabalardan neden Barış Manço çalıyor? Sonra bir arkadaşım aradı sabah sabah.."Manço ölmüş" diye.."Şok oldum..Sanki çok tanıdığımı kaybetmiş gibi hissettim kendimi..Ardından inanamanın verdiği bir gerginlikle televizyonu açtım. Tüm haberler, tüm kanallar konuya geniş yer ayırıyordu..Uyuyan annemi ve kardeşimi kaldırmaya çalıştım.."Anne, murat hadi kalkın" diye..Murat top atsan asla uyanmaz..Ama benim "Murat kalk hadi Barış Manço ölmüş kalk" dememle birlikte "şaka yapıyorsun" diye yataktan fırladı..Annem ağlamaya bile başlamıştı..Sonraki günler Moda'dan bir insan seli geçti. Her gün tepemizden yayın helikopterleri geçiyordu..Böyle bir saygıyı bir sanatçıya karşı Türkiye; daha hiç yaşamamıştı. Ve bence uzun bir zamanda yaşayamayacak zaten..


Evinin önü uzayan kuyruklarla dolup taşıyordu..Hepimiz anı defterlerine yazıyorduk onun..Notlar asılmıştı kapının her tarafına..."Unutmayacağız" yazıyordu çoğunda..


Hakikaten de öyle oldu.."Unutmadı" Türk halkı onu..Bu büyük sanatçının; bugün 10. ölüm yıldönümüydü..Ve Moda'dan bir vapur kalktı Kanlıca'ya.İçi hınca hınç Manço sevenler, sanatçılar çocuklar, gazeteciler ve televizyoncularla dolu.Mezarlığı ziyaret edilecekti..Organizasyon çok güzeldi bence..Barış Manço'nun adının verildiği bir şehir hatları vapuru tahsisi edilmişti..İçine ses sistemi ve müzük sistemi kurulmuştu..Kurtalan Ekspresi , Manço ile söyledikleri şarkıları seslendirdiler..Hepsi çok iyi birer müzük adamı olmalarına rağmen bana öksüz kalan çocukları anımsattı..Akın akın insan geldi vapura..Diğere yolcuları beklerken düsündüm..Bu insanları hiçbir kuvvet sabahın bu saatinde buraya getirtemezdi..Tamamen kendi istekleri ve hiç bir çıkarsız hepsi buradaydı.Sadece unutmadıklarını göstermek için..


Vapuru İDO'nunorganize ettiği ve içinde verilen sınırsız çay , poğaça, simit, ve irmik helvalarının organizayonu tamamlayan yan unsurlar odlugunu belirtmek isterim..Onları gerçekten tebrik ederim..Çok güzeldi herşey..


Sonra vapur şarkılar eşliğinde yanaştı Kanlıca iskelesine..Önce kameramanlar ardından da yolcular indi..otobüs ve taksilere binilerek mezarlığa çıkıldı..Orada dua edildi..Sonra tekrar vapura bindik..Bu sefer cd eşliğinde mançonun şarkıları çaldı..O zaman hüzünlendim , mutlu oldum , daldım gittim ve en önemlisi düşündüm..


Ne güzel bir vapurda bir amaç için hiç hesapsız bir araya gelen insanlarla müzik dinlemek..Ve de ne güzel bir sanatçının ölümünün 10. yılında hala unutulmamış olması ..Ne güzel bir sanatçının şarkılarının hep birlikte söylenebiliyor oluşu..Onu göremeyen nesiller bile vardı vapurda ve onlarda eşlik ediyordu vapurda..Ne güzel arkadaşı eşek derken iki tane koca yetişkin insanın dans edebilmesi..Ne güzel bir sanatçınının böyle anılıyor olması..


Ben bir sanatçı olsam çok kıskanırdım bu durumu. "Allah'ım bana nasip olacak mı bu sevgi ?" diye..Herkes sevmek zorunda değil ama herkesin yaptığınız işin ciddiyetini anlayıp size saygı duymasıda çok önemli. Ona saygı duyuluyor..O kadar onur verici ki..


Böylesi sevgiler herkese nasip olmaz..Bu sevgiyi hak etmiş olmak için çok önemli işleri çok büyük bir samimiyetle yapmak lazım bence..Samimiyetini hissedenler ise asla sizi bırakmazlar..sizin dediklerinizin anlaşılmış olmasını gösterir bu..Yaptıklarınızın boşa gitmemiş olduğunun da göstergesi aynı zamanda.


Yani illa sanatçı olmaya gerek var mıdır peki? Biz normal insanlar olsak da bize nasip olur mu bu tip sevgiler? Bence olur..İşini iyi yapan, karşısındakini kırmayan, gerçekten samimi ve gerçekten iyi olmak en önemlisi ilkeli olmak sağlar gibime geliyor da herkes kendisini bu kadar anlayacak bir insan topluluğunu bulabilir mi işte bunu bilmiyorum..


Umarım Allah herkese bu tarz sevgileri nasip eder.

1 Şubat 2009 Pazar

BENİ FARK ET!!!!!!

Bugün sabah gazetesi'nin ekinde Gülse Birsel'in bu yazısını okudum.
"ABD'nin Washington D.C. şehrinde, bir metro istasyonu. Soğuk bir ocak sabahı, siyah tişörtlü ve beyzbol şapkalı bir adam gelir ve kutusundan kemanını çıkarıp sokakta çalmaya başlar.45 dakika boyunca Bach çalan sokak müzisyeninin önünden, işe gitme saati kalabalığı olduğu için, hesaplamalara göre binlerce insan geçer.İlk üç dakika boyunca müzisyeni fark edip duraksayan sadece tek bir kişi vardır.O da biraz yavaşlayıp durakladıktan sonra yoluna devam eder! Bir dakika sonra kemancının ilk bahşişi olan bir dolar, keman kutusuna bir hanım tarafından atılır. Hanım parayı attıktan sonra müziği dinlemeden yürümeye devam eder.Müzisyenle en çok ilgilenen 3 yaşındaki bir oğlan çocuğu olur. Bir süre duraksayıp seyrettikten sonra annesi tarafından yola devam etmesi için aceleyle sürüklenir.Devam eden dakikalarda kemancıyla en çok ilgilenen çocuklar olur. Çoğu seyredip, dinlemeye yeltenirler ama anne veya babaları buna izin vermez ve çocukları alarak yollarına devam ederler.Kemancının çaldığı 45 dakika boyunca sadece 6 kişi durup bir süre müziği dinler.20 kişi de keman kutusuna para atar.Zaman dolduğunda kutuda 32 dolar vardır.Kemancı müziği bitirip toplanmaya başladığında herhangi bir tepki veya alkış olmaz.Kimse gariban kemancıyı tanımamıştır ama o aslında dünyanın en iyi müzisyenlerinden sayılan ünlü Joshua Bell'dir ve elindeki Stradivarius kemanın değeri de yaklaşık 3 buçuk milyon dolardır! Henüz iki gün önce Boston'da verdiği konserin biletleri ortalama yüz dolara satılmıştır ve günler önce bitmiştir! Joshua Bell, bu 45 dakikalık mini konseri, Washington Post gazetesinin bir deneysel araştırmasına yardım amacıyla vermiştir. Bu sosyal deney, insanların farkındalıkları, zevkleri ve öncelikleriyle ilgilidir ve bu amaçla uygunsuz bir saat ve kamuya açık bir alan seçilmiştir. Konu şudur: Acaba bu uygunsuz şartlarda güzelliği fark edebiliyor muyuz? Değerini anlayabiliyor muyuz? Ve yetenek, beklenmedik bir ortama yerleştirildiyse, onu algılayabiliyor muyuz? Yıllardır birçok tüketim ürününün paket ve sunuşuyla ilgili araştırmalar yapılır ve benzer sonuçlar çıkar. Paket tasarımı ve sunumu daha güzel olan ürün, ötekinin tıpatıp aynısı bile olsa, tüketici tarafından çoğunlukla "daha iyi" gibi algılanır.Ama sanatla ilgili böyle bir araştırma hiç yapılmamıştı.Sonuçlara göre, acaba insanların bir sokak müzisyeniyle dünya çapında bir kemancı arasındaki farkı algılamalarının tek yolu "sunuş şekli" midir?! Bu ilginç araştırma, geçtiğimiz yıl Washington Post gazetesine bir Pulitzer ödülü kazandırdı! "Bakmak"la, "görmek" arasındaki farkı zaman zaman hatırlamak lazım.Sadece sanatta değil, hayatta da, bazen Amerikalıların deyimiyle "Durup çiçekleri koklamak" için vakit ayırmak gerekiyor.Eğer metro istasyonunun oradan geçenler, "İş, güç, vakit, yetişmek" kavramlarını birkaç dakikalığına akıllarından çıkarıp "Hayat şu anda bana hangi hediyeyi veriyor" diye düşünselerdi, yani yolda durup çiçekleri koklasalardı, 45 dakikalık muhteşem ve bedava bir müzik ziyafetini kaçırmayacaklar, üstelik nefis bir anı edinmiş olacaklardı.Bugün iş yok...Bir durup bakın ve fark edin bakalım, hayat size hangi hediyeleri veriyor... . "

Ben bu araştırmayı çok daha önceden okumuştum.O zaman da çok şaşırmıştım..Evet biz insanlar çok fazla imaj derdindeyiz.Bazı şeylere çok fazla değer biçiyoruz..Aslında bunların çoğu bu nezaketi hak etmiyor.:ünkü onlar sadece daha dikkat çekici..Materyal anlamda.O kadar yani..Daha fazlası değil..Daha da önemli değiller.Bir de bir kenarda fark edilmeyi bekleyenler var.Onlar nedense hep daha sessizler..Veya daha az süslüler.Paket de olsalar insan da olsalar hep böyleler.Ama biz onları hep daha sonra fark edip kıymetini bilemiyoruz..Bu deney o nedenle çok önemli...İmaj herşey..Hatta en önemli durum...Adam aynı konseri para ile verince daha kıymetli geliyor bize..Çünkü o zaman biz de süslenip püslenip gideceğiz..Öyle değil mi hani? Olay bizim için iki kat daha değerlenecek..bu böyle bu kadar basit..

Sanırım Mevla'nın söylediği bir sözdü..( yanılıyorsam çok özür dilerim.)
"İnsanlar kıyafetleri ile karşılanıp hareketleri ile uğurlanırlar"Aslında malın kumaşı sonra kendini ele veriyor...Ama iş işten geçmiş oluyor..Özellikle insan ilişkilerinde durum daha acı oluyor..

16 Ocak 2009 Cuma

AVUSTRALYA

Bugün Avustralya filmine gittim..Bu film çok fazla hasılat yapmadı galiba bizde..Zaten yapamazdı çünkü film birazcık uzun..Tamı tamamına üç saatcik bir film..Herkesin bu kadar sabrı olamayabilir..Önce şu kadarını söyleyeyim filmi sıkılmadan izledim ama bu daha kısa bir film olabilirdi..Montajı uzun tutulmuş..Daha detaylı gösterilmesi gereken bir yer de UYARIYORUM BU FİLMİ İZLEMEK İSYEYENLER BURADAN SONRA OKUMASINLAR LÜTFEN ÇÜNKÜ KİMSENİN KEYFİNE TURP SIKMAK İSTEMEM- asla asladan sığırları geçirdikleri nokta; gösterilmeliydi..Orası pat diye geçiştirilmiş..

Özetlemek gerekirse : Fimin geçtiği dönem 1939 ve ikinci dünya savaşı zamanları..Bir lady var..Kocasının Avustralya'daki çiftliğine gider..Kötü bir süpriz kendisini beklemektedir..Kocası o geldiğinde öldürülmüştür..Olayın tek şahidide küçük bir Aborjin çocuktur..O çocuk -adı Nula'dır- Nichole kidman'ı uyarır..Onun bu topraklara şans getireceğini ifade eder..Çünkü o bir aborjindir ve bunu hissetmektedir..Bir de tabii sığır sürücüsü Hugh Jackman var ki...Offf Offff..Yani insanın sığır çiftliğinde çalışası geliyor..Allh'ım adam karizmatik ötesi...Ama filmde bir yerde tüm o serseri kıyafetlerini bırakarak salon beyefendisi olduğu bir yer var..İşte bana göre orada adamın karizması gidiyor..Çünkü sinek kaydı bir traş olmuş orada..Cazibe sıfırlanıyor bir anda...İşte bu ikili bu Nula ile beraber sığır sürüsünü geçirirler..Bu Nulla'nın acayip yetenkleri vardır ve değişik bir çocuktur..Bu arada Jackman ve Kidman'ın arasındaki iş ilişkisi zaman geçtikçe bir aşk ilşkisine dönüşür..Özgür ruhlu Jackman, bu bağlanmayı bir ara kaldıramaz ama sonradan öyle bir pişman olur ki bir daha hiç yanından ayrılamaz Kidman'ın..Tabii bu kadar uzun bir filmi özetlemek o kadar kolay olmuyor..

Film; inanç,azim aidiyet duygusu,sevgi,aşk,kazanma hırsı temellerine oturtulmuş bir film...

Filmde verilmek istenen mesajda özetle şu: gitmek isteyenin bir şekilde gideceği ve buna sizin karşı taraf olarak saygı duymanız..Zaten o gideninde gelmek istediğinde zaten geleceği..Ama o geldiğinde geç kalma ihtimalinin hep var olabileceği..Tüm filmlerde yer alan karşılıksız iyilik yap ve onu denize at felsefesi..O iyilik seni bir şekilde bulur ve sen iyi olarak hatırlanacaksındır hep...

Oyunculuklara gelince Kidman'ı çok abartılı buldum..Bir de yaşlanmış ..Zaten o da kendini çok kötü bulmuş bu filmde kendini..Bunu açıklamak da ayrı bir özgüven olsa gerek...Jackman'ın yakışıklılığı karşısında netim..Çok yakışıklı..Ama oyunculuğu konusunda kararsızım..Bazı sahnelerde çok beğenmekle birlikte bazı sahnelerde donuk buldum..Küçük Nula'yı ise çok çok beğendim..Gözlerini iyi kullanmış bir çocuk olarak..

Tabii filmde bol bol Avustralya görüntüleri var...Biraz turistik olabilir bu açıdan bakılırsa...

Avustralya yerlilerini asimilasyon programı varmış eskiden Avustralya'da...Onu da öğrenmiş oldum böylece..2008 yılında da Avustralya Başkanı özür dilemiş Aborjinler'den..

Gidelim mi bu filme derseniz..Boş vaktiniz varsa olabilir derim..Bir de şimdiden uyarayım yiyecek ve içeceklerinizi alarak filme girin....Açolarak filmi izlemeye başlarsanız konsantre olamazsınız..O kadar uzun yani..

İyi seyirler...

LAĞIM ÇUKURUNDAKİLER

Bu ara gözüm haberlere takılınca veya gazetelerde birkaç kelime görünce çok kötü oluyorum..Evet; Filistin haberlerinden bahsediyorum.Çok kötü durum hepimizin bildiği üzere.Taş taş üstünde kalmadı.İnsanlar ekmek bulamamaya başladı..Gidecek bir yerleri kalmadı da.Her taraftan bomba yiyorlar.Hastaneler,okullar, caddeler, caddeler,BM binası vs vs..Her yer bombalandı..İçime en çok dokunanlar arasında ise bazı kareler var..O kareler arasında benim aklımda en çok kalanlar:

Son anında şehitlik yemini eden ve onda sonrada gözü açık giden adam

Arabayla hastaneye yetiştirilmeye çalışılan adam.Adam hastaneye gelir ve kapıyı kendisi açar.Ve yığılır oracıkta.

Minik bir kız çocuğu kucağında kardeşi ağlayarak nereye gideceklerini bilemeden sokakta koştururlar.Büyük ihtimalle annesiz kalmıştırlar..

Ehud Barak-kendisi İsrail savunma bakanı olur-gülerek BM başkanını ağırlar ve vurdukları BM binası için özür diler.

İsrail İçişleri veya Başkan Yardımcısı olan kadın-adını bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum zaten- BM başkanının yanına oturur ve öldürürülen sivillerin nedeninin Hamas olduğunu söyler..Hamas onları canlı kalkan olarak kullanıyormuş.Bu durumda da kendilerini aklamış oluyor..Haklı yere öldüüyorum demeye getiriyor.

Ve ben ve eminim ki benim gibi çoğu insan ağlayarak izliyor haberleri..Elimizden birşey gelmiyor ve sadece ağlayabiliyoruz..Sesimizi duyurmak için uygun bir platformda yok..Altından başka durumların çıkma ihtimalide yüksek çünkü..Bir de korkuyorum babamın çocukluğunda yaşanmış olan 6-7 Eylül olaylarının bir benzerinin yaşanma olma ihtimali nedeniyle..O zaman burayı yurtları olarak gören sadece kökenleri oralı olan insanlar zarar görecek..Ben inanmak istemiyorum herkesin aynı anda bu kadar kötü olabilme ihtimaline..Olamaz ki zaten..Kötü olanlar çok kötü...İyi olanlar az..Ama iyi olmak tüm kötülükleri kovmaz mıydı? Bize bu öğretilmemiş miydi?

Peki ne oldu da bunlar kazanıyor? Ne değişti? Ya da bu düzen zaten hep böyle miydi de biz mi büyüdük ve kirlendi bu dünya?

Ama ben tüm bu kara gözlü çocuklara sarıldığımı hayal ederek "geçecek bunlar çocuklar" demek isterdim...Fakat gidenler geri gelmeyecek ve o yaralar asla kapanmayacak..Bunun bedelini kim nasıl ödeyecek? Bu zulmünde filmleri yapıldığında acaba Oscarlar verilecek mi tam 7 dalda birden...Yoksa bir 70 yıl falan daha mı beklenecek? Amerika'nın başına Arap kökenli bir Filistinlinin başkan olması için..O zaman tüm bu yapılan kötülükler silinmiş mi olacak ?

HADİ ORADAN PİSLİKLER....

10 Ocak 2009 Cumartesi

KAÇIYORUM BEN

Bugün benim işyerime birisi geldi..Müşteri olarak tabi..Ben aynı zamanda perakende sektöründe de çalıştığım için herhangi birinin benim çalışma alanıma girmesi pek de şaşırtıcı değil..Çünkü gün içerisinde yüzlerce insan giriş çıkış yapıyor..Tabii bu gelen kişi sizin hayatınızda ilk aşık olduğunuz ve tam 5 yıl süresince hiç elele bile tutuşmadan sadece tuhaf bir şekilde bağlandığınız ama kesinlikle platonik olmayan ve acayip bir film hikayesi yaratabileceğiniz tarzda bir duygusallaşma yaşadığınız adam olursa değişir değil mi?

Benim içinde değişti..İlk önce soğuktan dolayı kat kat giyindiğimiz için bu aralar; tanıyamadım..Ama sonra bana bakan fıldır fıldır bir çift göz..Evet ya dedim bu biri ama kim ?..

Sonraki iç sesim de şöyleydi:

"Aman tanrım bu o...Burçin bu..."

Yaptığım hareket:

Hemen kaçmak..Sadece bilinçsizce..Çünkü kasadaydım ben..Ve o adam ödeme için bana uğrayacaktı en son çıkarken mutlaka.. Aslında oranın bizim olduğunu biliyordu..Neden geldi anlamadım..Belki bir anlık unutmuş olabilir..Ama durumu değiştirmezdi ki bu..
O buradaydı..Ve ben bilinçsizce kaçtım..Gittim içeri o çıkana kadar da çıkmadım.. O da beni gördü..

Bizim ki çok tuhaf bir durumdu..O da ruhsuzdu..Ama nedense ben onu çok değerli bulmuştum başlarda..Sonra o hiç elimi tutmadı.. Bende onun elini tutmadım...Biz bir yerlerde yemeğe falan da çıkmadık..İlk buluşmalar haricinde..Tüm bu garip duruma rağmen o aklına düşünce beni arıyordu..Bende bazen cevap veriyordum bu aramalara bazen de hiç sesim çıkmıyordu..Ama bana en son evlenme teklif etmişti..Hem de gerçekten yani resmi olarak başka birinden evlenme teklifi aldığım gece de.."Bu ne ya" demiştim..Ama hiç aklım onda kalmamıştı..Zaten diğer kişiye evet dedim..Fakat o da ayrı bir ayrılık hikayesine baş kahraman oldu..

Zaten hepi topu benim üç kişiden hoşlanma durumum oldu hayatta..Hiç günübirlik birşey yaşamadım ben..Hala da nasıl yaşayabiliyorlar çok şaşırıyorum..Bu yaşımdayım ve bunu anlayamıyorum..Benim bu durumlarım en az beş sene sürer..Kabul ediyorum hastalıklı bir durum da olabilir ama..Sadece olsun diye olmuyor bende..Öyle şeyleri sevmiyorum..Kendime ihanet gibi..Kendimi kirletmek gibi geliyor..Ruhumu başta..Bu da çok dik durmama neden oluyor..Zorluyorum bazen kendimi bir ilişkim olsun diye..(bu zorlama kendi kalbimde..Beynimde)..Çünkü bazen ilşkim olup olmadığına dair sorular boğuyor beni..

"Yok mu kızım senin aşkın"
"Yok"
"aaa neden ? ne kadar güzel kızsın sen..Hem de çok akıllısın.."

İçimden: "yok ulen yok..olsa seni alaşağı ederdim şimdi ama malesef yok.."


Bazen de

"Yaş kaç senin?"AAA bu yaşında bak kızım evlen artık.Olmaz ama yanlız.."

İçimden: "ulan senin gibi meraklı olsam kocaya.. Benim şu yaşımda iki tane çocuğum olurdu..Fakat ben ruhuma iyi gelecek adamı arıyorum.."

Dışımdan: "İşte kader kısmet teyze..Hayırlısı ne ise o olsun değil mi?" (ya burada yanlış bir durum yok mu ..O beni teselli etmeliydi değil mi?)
karşı taraf: " amin tabi amin"
(büyük ihtimalle içinden :"kim alır ya bunu yaşı gelmiş 30'a..Artık evde kalır bu")

Neyse lafı uzatmayayım..Bazılarını son derece profesyonelce davranabileceği bu durumda tamamen amatörce davrandım..Ama pişman mıyım? Hayır..Zaten ben son derece modern bir tip olmama rağmen bu tip konularda bazılarının belki geri kafalı ve tutucu diyebileceği kıvamda bir tipim..Hiç inanmam ; eski aşktan arkadaş olma lafına..Olmaz çünkü bana göre..Yapabilene aferin ama olmaz bence ..Bir kere samimi olmaz ki..O konuşur, sen iç sesinle cevap verirsin ona..Sen konuşursun , o iç sesiyle degerlendirir dediklerini..

Burçin' e gelince...Vitrinden içeri bakışını hiç kaçırmadım ama..Orada mıyım diye bakıyordu tilki herif...Neyse...Ama garip işte...

5 Ocak 2009 Pazartesi

RUHSUZ SEVİŞMELER

Ruhsuz sevişmelerin insanına......

Devam et yoluna..Ben yokum..Ve sanırım da hep yoktum..Ben tercih ettim biraz da bunu sanırım..Aslında değiştigini düsünmüstüm..Görüyorum ki değişmemişsin..Değişmeyeceksin de..Beni sevdiğini söyleyip böyle davranmak çok mantıklı değil..Rahatını bozmak istememek,düzenini devam ettirmek..Pek iyi değil.Ama iyi ki yaptım senle o konuşmayı..Sen hala bana çok iyi konuştuğunu ve beni rahatlattığını düşün..

Sadece tek sonucum bu konuşmada seninle olmayacağını kesinlikle anladığımdır..Sen yokmuşsun ki zaten..Çok da basitmişsin.Aslında şu blogda yer almayı bile hak etmiyorsun..Bunların hiçbirini de öfke veya kızgınlık nöbetleri eşliğinde de yazmıyorum ..Kimse sanmasın böyle bir durum var..Gerçekten çok sakinim..Çok değerli olduğumu belirtiyor herkes..Ben de zaten bunu hep biliyordum.Sadece başkalarından duymak bana çok iyi geliyor..Ego tatmini olabilir ama bu benim yine de değerli olduğum gerçeğini değiştirmez ki...

Tek düşündüğüm keşke arkadaş kalsaymışız..Ne yapalım? Bunun için üzülemem..Bana sen lazım değilsin..Ben tek bunu anladım..Hayatım boyunca senin gibi tiplerden korktum ben..Kadın erkek fark etmez..Senin gibi doyumsuz tipler beni hep korkutmuştur çünkü..Asla elindeki ile yetinmeyerek başkalarının paralarına,sevgililerine , başka kadınlara , başka erkeklere bakan onlarla birlikte olan sonra pişman olan ama asla bu hayatlardan vazgeçemeyenler..Ben bunu dilemiyorum Allah'tan..Sen değilsin benim istediğim..Aynen sana da söylediğim gibi "Ben çocuklarımın babası olabilecek adamı" arıyorum..Aslında çok ağır bir laf ettim ama sen bunu anlamayacak kadar cahil ve bunu anladığını belli etmeyecek kadar yüzsüzsün..

Şimdi buradan sana sözüm şu:

Herkes yanlış yapar..Ben de yaptım..Senin değiştiğini düşündüm..Senin kaderimdeki kişi olabileceğini düşündüm.Bunu da bana sen hissettirdin.Sonra çok farklı davrandın..Tipik bir erkek gibi hareket ettin..Bense hatayı ; senin farklı davranacağını düşünerek yaptım aslında..Zaten aslına bakarsan çok da umutlu değildim..Ama belki dedim sadece belki.
Hata yaptığımı söyleyerek kendimi affediyorum..

Ve ben yokum artık..Hiç bir şekilde yokum..Çünkü önemliyim ben hem de çok önemli..Baktığında gözünü yaşartacak kadar önemli..Seni düşünmeye bile değmiyor..Abartmaya gerek yok seni..Bu kadarsın sen..Daha fazlasını göremediğim içinde bu kadar sığsın..Bu sığlıkda da boğulmaya devam edeceksin..Ne ilginç değil mi?..

Ve son olarak....

Sen boğulmaya devam et bu sığ sularda ; bulanık sularda...Ben açık denizlerde yol alıyorum..Hem de berrak ve güzel sularda..