30 Aralık 2008 Salı

2009 için

yeni yıl geliyor..bir yıl daha bitti..Ve klasik olacak ama ben geçtiğimiz yılı pek hatırlamıyorum..Böyle kişisel almanak gibi birşey yapayım mı peki? Belki yaparım..Bazen bunu yapınca kendimi zavallı hissediyorum da..Boşa geçmiş gibi oluyor..Sonra o yapamadıklarıma bakıp bu sene şunu şunu yapıp daha az boşa vakit geçiricem gibi hedefler koyuyorum kendime ..Sonra o hedeflerin çoğunu yapamayıp ardından da küfrediyorum kendime..Kısır döngü anlayacağınız..

Şimdi bayanlar ve baylar..2009'dan sadece basit bir dileğim olacak..2008'de Allah'ım başıma bir felaket getirmediği ve hala sevdiklerimle birlikte olduğum için çok çok teşekkür edip şükür ediyorum..2009'da bunun devamını dilerken sevgi ile çoğalmayı diliyorum..EEE 2009 kova burcunun yılı ..Heyyyt be tüm ömrümm bu anı bekledimm..( bu da iyi yalandır yani..bu horoskopda 12 burç var.Sırası ile gidiyor bu senenin burcu olma durumu..Geçen senede oğlaktı..Bu sene kova..Gelecek senede balık..Ee Horskoptada bu üçü birbiri ardına değil mi ya..)

Neyse buna fazla takılmadan gene de iyi enerji gönderiyoruz evrene ki bize geri gelsin diye..Unutmayalım umudumuz kaybetmek yok..Bir de bizi elinden geldiğince sıradan ve kötü düşünceli hale getirmeye çalışan bu düzende elimizden geldiğince iyi insanlar olarak kalmaya devam edelim...

Hepimize mutlu yıllar...

Magazinin kodları ..Ay pardon magazinin akrabaları

Ben magazini seviyorum..Biraz tabi algılarımın açıklığı ve bir zamanlar bu ortamların bizzat tam da içinde olmamın verdiği bir müthiş bir bilgi akışı var..Neyse..Bugünki konum benim bir zamanlar fanatiği olduğum ;şimdiki zamanda da gerçekten zeki ve sevimli bulduğum bir televizyon karakteri; Okan Bayülgen...

Okan'ı severim ben..Zeki ve hınzır bulurum..bir zamanlar çalıştığım noktada çok sık karşılaştığım bir kişilikti kendisi.Yani konuşmuşluğum veya özel bir dostluğum yok..Sadece ben üniversitedeyken katıldığı bir ödül töreninde karşılaşıp çocukca bir kendini gösterme telaşı içine girmiştim.O kadar yani..

Neyse kendisi şimdi evleniyor..İlk önce geröekten garip buldum durumu..Belki bu kadar garip bulmayabilirdim ama kendisininde hep yadırgadığı bir olayı şovlarında kendisi bile yapmaya başlayınca "tamamdır dedim bu adama birşey olmuş" Şaşırdığım durum; kendisinin gece şovunda durmaksızın özel hayatının kodlarını ele verecek sinyalleri göndermesi..Belki açıkca evlenicem demiyor ama "ben artık başı bağlı bir adamım" diyor.Belki çocuğum olacak benim demiyor ama " sevgilim bu fotoğrafı çocuğumuzun ruh durumuna göre odasına koyarız" diyor..O zaman bende " bu ne lahana bu ne perhiz" diyorum..Çok tuhaf..Yıllarca bunu eleştirdi..Özel hayatını sözde elinden geldiğince gizlemeye çalıştı.Peki o halde şu anda yaptığı ne oluyor ki?

Bu durumu birkaç başlıkta özetleyebiliriz gibime de geliyor benim..Ya Okan yaşlandı..Bu şekilde ilgi görmek istiyor.Ya Şirin'e gerçekten çok aşık ve durumun ilk sarhoşluk anında veya Okan'ın geceyarısı şovu beklenen ilgiyi çekmiyor ve o nedenle dikkati çekmeye çalışıyor.

Ama en garibime giden geçtiğimiz hafta Sabah gazetesine verdiği röportaj..Orada çocugunun 25 günlük olduğundan tutun düğün tarihlerine ;düğün tarihlerinden tutun balayı programlarına kadar bahsediyor ve beni dumura uğratıyor..Ardından da beni gerçekten şaşırtan şu cümleyi kuruyor."Şu anda Şirin'le ilgili bir şüphem yok ama kendime uzun yıllar için yasak koydum,boşanma kelimesini ağzıma almamak üzere"

Şimdi ben Şirin olsam çok üzülürdüm bu lafa..Demek ki bir ihtimal hep olabilir bu durum diye..Yani bu gerçek tüm insanlar için var ama bunun dile getirlmesi olayı çok sıradan bir hale getiriyor..Yani bizlerden herşeyi çok sıradan olarak algılamamız isteniyor.Boşanabiliriz ; ee ne olmuş diye..İşte ben buna karşıyım..Bir de toplumdaki rol modeller bunun daha kolay telaffuz edince daha da kolay gibi düşünülüyor herşey..Okan bunu boşanmış bir aile çocuğu olduğu için telaffuz etti..Yani belki iyi niyetli etti o lafı. Çünkü benimde boşanmış aile çocugu olan bir kaç arkadaşım oldu..Onlar hep şunu savunurdu.."biz asla çocuğumuz olursa boşanamayız" Bende nedenini merak ederdim.."bizim yaşadıklarımızı yaşamasın onlar derlerdi..Şimdi Okan da cocuğu aynı yollardan ve düşüncelerden geçsin istemiyor..Anlıyorum ama hamile bir kadınında bunu gazeteden okuması düşündürücü hatta tehlikeli olabilir gibime geliyor..

Tabi bu röportajı okuduktan sonrada kesin dedim Osmantan ile Ebru ayrılırlar yakında..Ve bugün gazeteden okudum ayrılmışlar..Aslında bu magazinin kodları hep aynı..Kodlar basit, tipler farklı..Ve hepsi uzaktan yakından birbiri ile akraba:)))

28 Aralık 2008 Pazar

AMİN

Bugün bir arkadaşımın yeni doğmuş bebeği için düzenlenen bebek mevlidi vardı. Bu dostum benim çok ama çok eski bir dostum.Aslında eskiden daha çok konuşuyorduk, buluşuyorduk,eğleniyorduk.Sonra o evlendi.Hayatı değişti. Şimdi de bebeği oldu.Hayat hepimiz için farklı.Benim içinse hala aynı sanırım..Neyse bugünkü konumuz bu değil.. Konumuz birilerinin birileri için birşeyler dilemesi..

Ben etkilenirim dualardan,manevi anlardan.. Bir de yeni bir özelliğimi daha keşfettim..Gün geçtikçe daha çok etkileniyorum..Hatta ağlıyorum bile..Çaktırmadan tabii.Bugünde duanın bir bölümünde hocanın okuduğu ve herkes için dilediği bazı şeyler vardı..Aslında krizin etkileri bile hissediliyordu duada..İşte ne bileyim; işsiz olanlara iş, evi olmayanlara ev, borçlulara....Yani anlayacağınız duların içerikleri bile değişebilir dönem dönem.

Ama birde klasik bir kısım var..Çocuğu olmayanlara çocuk, eşi olmayanlara eş gibi.. Bizimde bir arkadaşımız var..O da çok istemesine rağmen çocuğu olmuyor..Ama denemeleri var..Arkadaşımızın bebeğini onun kucağına verdiler..Çocuk isteyenler kucağına alsınlar diye..Sonra eşi olmayanlara eş dediler..Herkes gene amin dedi..Çocuğu olamayana çocuk dileği kısmında annem hemen arkadaşımı düşünüp dua etmiş; dilerim onunda bir cocuğu olur diye..Eminim o da beni hatırlamıştır evlilik kısmında..Zaten bu aralar tutturmuş.."Kızım sen kova burcusun..Bu sene senin yılın..bu sene evleneceksin..zaten bende çok istiyorum bunu...Gör bak.." deyip duruyor..Başka bir arkadaşımda duadan çıkarken.."Ben bu sene bebek düsünmüyorum seneye umarım "dedi..Herkes bir ağızdan amin dedi..Sonra ekledi.."Ama önce duru evlenecek dedii.2009 da onun düğününü yapacaz" dedi..Gene herkes amin dedi..

Şuna inanıyorum ben..Allah'ın işine karışılmaz.Herşey onda kayıtlı..Sırası geldiğinde herşey oluyor..Ama başkası için dua etmek çok ayrı bir durum..O, güzel bir durum..Enerji yolluyorsun evrene..İyi dalgalar ve umutlar gönderiyorsun.. O dalgalar, sonra o kişiye geri geliyor..Sende nasipleniyorsun hatta..İyi şeyler dilediğin için..Hatta derler ya; düşmanın için bile iyi dileklerde bulun diye..

Özetle bugün iyi şeyler dilendi..Ne kadarı gerçekleşecek bilemiyorum..Ama şu bir gerçek ki herşey iyi şeyler dilendiği için daha iyi frekanslar halinde oluşacak..

16 Aralık 2008 Salı

hüzünlüyüm sadece...

Bu ara hüzünlüyüm..Bir derdim yok..Büyük bir hastalığım yok.Ailemin fertlerinde bir sorun yok.Onlar da sağlıklı.Krize rağmen idare ediyoruz . Hayat standartlarımızda bir düşüş yok.İstediğim kıyafetleri alabiliyorum.güzel yerleri gezebiliyorum.Ve tüm bunlar içinde Allah’ıma şükrediyorum..Gerçekten bana ve aileme sunduğu tüm imkanlar için çok ama çok minnettarım..

Ama, fakat, buna rağmen diye bir cümle gelecek benden şimdi..Ama, fakat, tüm bunlara rağmen hayatımda bir şeyler eksik..O, eksik hayatımda.Ben onun kim olduğunu bilmiyorum.Nerede olduğunu, hangi işte çalıştığını,ailesini, karakterini ve bunun gibi tüm detayları bilmiyorum.Onu bulabileceğimi de bilmiyorum.Karşıma çıkmadığı için de kendimi en kötüsüne de hazırlıyorum..Bulamayabilirim diye onu..Hayatta bu şansın olmayabilir diyorum kendi kendime..Başka şeylerle idare etmek durumunda kalabilirsin diyorum kendime..Konuşuyorum kendimle..Aslında ben onu arayarak vakit kaybedenlerden onu bulduktan sonrada hayatın merkezine onu koyabilecek bir insan değilim de…mutluluğun o olmadığını da çok iyi biliyorum..Hayatta buna üzülmenin çok aptalca bir durum olduğunu da biliyorum..ama bir yanım yok benim..Ben artık hüzünleniyorum..Bulmak için hiç acele etmedim..Karşıma çıkmasını bekledim.Şartları zorlamanın anlamsızlığını hep ilke gibi benimsedim..olacaksa olurdu bana göre..Ben ancak geciktirir veya hızlandırırdım..Akacaktı zaman ve onu getirecekti bana..ama gelmedi işte..Gelmemek için de diretiyor..Gelme o zaman diyorum..Gelme…Ama o zamanda yalnız olduğumu düşünüyorum..Zaman geçtikçe daha yalnız..Yapayanlız..Paylaşımlarımın olmadığı bir yalnızlık, sinemaya yalnız gitmenin yalnızlığı,okuduğum kitaplarda yalnızlık vs vs…Bitsin artık istiyorum..

Sus yalnızlık….
Sesini duymak istemiyorum
Bırak beni artık.
Yalnız çöllere git
Yalnız gecelere git..
Sadece sus sen.
Ümidim konuşsun
Artık onun sırası geldi…
Onunla beni baş başa bırak.
Anlatayım ona..
O da çağırsın beni kendine

bir bayram günü...

Çok uzun bir zaman sonra bayramda ilk kez sinemaya gidebildim..Nihayetinde yani..Tabii çoğu arkadaşımın bayramda aileleri ile programı vardı.O nedenle onları çağıramadım..Bazılarının bebekleri oldu..Dışarıya çıkamıyorlar.Ben de attım kendimi dışarı.Keyfime bakayım dedim..Önce hüzünlendim biraz . Aslında kendimi eğlendirmeyi çok iyi bilen biriyim ben.Ama bu aralar ben kendimi biraz yalnız hissediyorum..Kendimi oyalıyorum ama..Evde de; işte de,sokakta da,özelimde de kendimi yalnız hissediyorum.

Bayram günüde böyle hislere kendimi kaptırmak istemedim.Gittim arabama..Önce kuaförüme gittim..Kimse ile buluşmayacaktım ama kendime güzel olmak istedim.orada kendimi güzelleştirdikten sonra sokağa attım kendimi.Kendime bir hediye aldım. Nine West’e uğradım.Zaten uzun zamandır indirimdeydi. Daldım içeri.Önce eldivenler sonra ayakkabılara bakayım derken çanta tutkum depreşti. Hani bazı kadınların ayakkabı tutkusu vardır ya..Bendeki karşılığı ise çanta..Bir gece çantası aldım.Yılan derisi görünüm verilmiş bileğe takılan bir model..Nerede kullanacağımı bilmiyorum ama olsun işte..Sanki geceleri dışarıda sabahlarmışım gibi..

Sonra sinemaya yöneldim..Zaten biletimi önceden almıştım.Tabii ki tahminleriniz doğrudur..Issız adama gittim.Son zamanların ünlü filmi, çok konuşulan filmi,en en filmi..
Müstehzi bir gülüşle izledim filmi ben.Severim Çağan Irmak’ı ben..Hatta gizli bir hayalim bile var onunla ilgili..bir gün ben sokakta gidiyorum ve onu beni görüyor..Yüzümdeki anlam çok hoşuna gidiyor..Bakıyor bana ve şunu düşünüyor: Ne kadar anlamlı ve asil bir surat..Ve sonra perdede benim dönemim başlıyor..Ne hayal ama..

Film hakkında ne düşündüğüme gelince..Aşırı aşırı beğenmedim ben.Özellikle oyunculukları çok amerikanvari buldum.Melis Birkan’ın gülüşü çok yapmacık geldi bana.Cemal Hünal’ın oyunculuğu hakkında da fikirlerim var.Ama Ulak filmini izlemedim onun..forumlarda çok beğenildiğini okuyorum.Gördüğüm filmi ise Issız adam , diğeri de Asi dizisi.İkisinde de performansını beğenmedim.Çok soğuk , kesik kesik konuşuyor.Dekor ve giyim kuşam olayları yani olayın sanat yönetmenlik kısmına bittim..en sevdiğim oyunculuk yıldız Kültür’e ait..Alper’in annesi kendisi filmde..Her türlü duyguyu o kadar başarılı verebildi ki..onu da zaten çok beğeniyorum.

Tabii ki filmin son on dakikası en iyi kısmıydı.Özellikle Ada’nın söylediği “Sen karda üşüyorsun ve uyumaya çalışıyorsun..Ama aslında ölüyorsun ve farkında değilsin.” Bu cümleye bittim..Bir de Alper’in pişman oluşu..Biraz içime dokundu..Niye böyle oluyor diye genelde diye..Niye hep kaybettikten sonra kıymetini anlıyoruz bazı şeylerin ve bazı kimselerin..Tabii herkes bir şeyler buldu kendinden filmde..Bende dahil..Bende birini hatırladım..Ve o birisinin de eğer ki bu filmi izlerse beni hatırlamasını dileyerek ve isteyerek..Fakat o zamanlarda iyi durumda olmayı diledim..Hem de her anlamda.

29 Kasım 2008 Cumartesi

Ayna Ayna Söyle Bana

Çok uzun zamandır yapmak istediğimi yaptım..Saçlarımı bakıma aldım..Şimdi benim saçlarım meşhurdur..Yani saçlarım benimle özdeşleşmiştir yıllardır..Hep uzundu saçlarım..Hep ama..Kaliteside iyidir Allah için..Bir de yıpranmış bir saç değildir..Tabii zaman zaman zor dönemler geçiriyorum..Mesela hava değişimi, stres gibi..Bu kalitenin önemli bir nedeni de saçlarıma ilk olarak üniversite üçte o da birazcık olma kaydıyla gölge attırmıştım.Hatta bana sıkı sıkı saçımla abuk sabuk şeyler yapmamamı salık veren annem bile - ee niye gittin ki o zaman kuaföre..Şöyle biraz daha farklı şeyler yaptırsaydın ya bari- dedi.Siz düşünün yani..Yani şimdiki koket küçük kadıncıklar gibi ortaokul yıllarında saçına röfle attıranlardan değilim yani..O zamanlar hiç takmamıştım bunu..Tabii bende jeton biraz geç düşüyor..Taa üniversitede yanımdaki tipleri daha doğrusu yaşadıklarına şahit olunca bayağı masum buluyordum kendimi..O zaman işte dedim ki kendi kendime:- Ben bir dişiyim ya- ..Evet hep naziktim ama kadınlığın gereği olan durumlar bende yoktu. Yani adam kesmeler, naz yapmalar,masummuş gibi durup aslında gizli panter olma potansiyeli taşımalar, verip de geri almalar..Hiçbiri yoktu bende..Aslında hala da olduğu söylenemez..Yani zaten orta sona kadar bebekleri ile oynayan bir kız çocuğuydum ben..Üniversite üçe kadar kaşlarımı bile almama annem izin vermedi..Bende zaten sevmezdim ince kaşlıları ama bir ara maymuna dönmüştüm hani.Üniversite üç sanırım benim için dönüm yılı olmuş:)

İlk kaşlarımı aldırdığımda ise tanıyamamıştım kendimi..Yüzüm çok başka bir şekilde harika görünüyordu..Aslında sadece küçük bir dokunuş olmuştu kaşlarıma..Ben yine doğaldım aslında. Sonraki yıllarda bu konuda da öyle radikal değişiklikler yapmadım aslında..Renkde oynamalar oluyor arada bir..O da hep aynı tonlarda..Kaşlarımı tabii aldırıyorum ama kalın tutarak..Bugünde öyle bir gündü..Benim klasiklerimden çok meşhur bir yer vardır saç konusunda..Ona gittim yine..Ben tutucu bir insanım..Begendiğimi kolay kolay bırakmam..Hep ona gitmek isterim, ondan alırım, onda otururum..Aslında yenilikçi bir tipimdir..Ama belki de tutuculuk diye düşündüğüm durum belki de vefalı olmaktır. Gittim kuaförüme..oturdum koltuğa..Saçım da uzun hani..İşi de var..Tam dört saat oturdum..Bir de ben artık tanınıyorum ya kuaförde.. Benimle dalga geçiyor bazı çalışanlar; - Birlikte kapatırız artık dükkanı- diye..Tabii boyası, gölgesi kesimi,bakımı ve fönü derken; vakit geçti..Bende bol bol dergi okudum..Sosyeteyi takip ettim..Gelen giden kadınları kızları kestim.Eğlencelidir benim kuaför..Tipler renkli..Müşteriler nevi şahsına münhazır dediklerinden..Silikonlular, botokslular, küçük kadıncıklar,yaşlı gençler,hayattan bezmişler, çok acelesi olanlar,çok acelesi varmış gibi yapanlar, oyunculuğunu yaptığı dizinin son bölümünü anlatanlar,saçını beğenmeyenler,saçını beğenenler, çalışanlarla fazla muhatap olanlar vs vs...

Ben neyse çok memnun kaldım saçımdan her zamanki gibi..Tabii yine bayıldım paraları.. Orası ayrı..Ama en komiği beni uğurladıkları an oluyor her zaman..Nedense enerjimden mi kaynaklanıyor bilemem ama..Her çalışan bana merhaba ve hoşçakal der..Hepsi bir şekilde benimle iletişime geçer.. ya gözleri ile ya da sözleri ile.Ben pozitifim ya.. Bu kadarını kimseye yaptıklarını görmedim şimdiye kadar. Bir de başka birşey var kimseye yapmadıkları..Ya gelip mutlaka hepsi çaktırarak ya da çaktırmadan ya da direkt belli ederek şu veya bu şekilde gelip saçımı beğenip ne kadar güzel olduğunu söylerler..Dokunup bu saçla bir kuaför olarak neler yapılacağını söyleyenler mi dersiniz ya da ne kadar kaliteli saçım olduğunu söyleyenler mi ya da saçıma her modelin ne kadar gideceğini söyleyenler mi ya da showluk bir saçım olduğunu söyleyenler mi..Ama ben bu durumun ekmeğini henüz yemedim:)

Neyse işte moralimi yerine getirdiler işte..Tabii bazılarınız diyebilir o kadar para bayılmışşın olacak o kadar diye..Valla inanın bana; ben çok pahallı kuaförlerden çıkan rezalet saçlar çok gördüm..Onlardan değilim anlayacağınız..Kendimi kandırmıyorum yani arkadaşlar...Bir de zaten zararlı bir alışkanlığım ve çok fazla kendime ait yaptığım bir şey yok çoğu kez..eee o zaman bunu hak ediyorum değil mi? Ğimdi aynaya bakma zamanıdır.....

27 Kasım 2008 Perşembe

Gözlerimi kapattım

gitmek istiyorummm..Bir derdim yok Allah'a şükürler olsun...Ama gitmek istiyorum ben... Şöyle güzel bir yere ama.....Sıcak olsun mümkünse..Bir de iskelesi olsun mutlaka gittiğim yerin...Çünkü ben iskeleleri çok severim..Fakat öyle bakımlı falan değil...İnadına yıkık dökük ve tahta olacak..Sonra kasaba olsun mutlaka...Eski rum evleri olan bir köy bile olabilir...Sonra sonra bisiklet ile dolaşmak istiyorum toprak yollarda.Kumlu bir sahili olsun..uzun beyaz bir elbise ile dolaşmak istiyorum orada..Gün batımını izlemek..Sonra Sonra;uzun geceleri olsun..Sevdiğim dostlarım olsun etrafımda veya yeni tanıdığım ve sevdiğim insanlar ..Onlarla uzun yemekler yiyelim masanın etrafında..kimse kasmamış olsun masada..Kimse güzel giyinmek, çarpıcı makyajlar yapmak durumunda olmasın..Dolasınlar şallarını boyunlarına kadınlar çıksınlar yemeğe..Erkekler sadece mis koksun..Bir de açık renk giyinsinler..Sonra mumlar aydınlatsın etrafı..sadece mumlar..Benim saçlarım bu sefer fönlü olmasın..Dalgaları daha da belirgin olsun hatta..Sevdiğim bir insan olsun yanımda mümkünse..Çaktırmadan da sevdiğim adama gururla bakayımm..evet bu benim sevdiğim kişi diye..Çok güzel gülsün..Dişleri çok güzel olsun..Gözleri kısılsın gülerken..O da bana baksın..Ama o aldırmasın etraftakilere...Saçımla oynasın o da..buklelerimle arada bir...Sonra sabah olsun..Etrafta dolaşacak yerleri keşfetmek için sabahtan plan yapalım..Gidelim, keşfedelim , sorumsuzca eglenelim....Gülelimmm...Dans edelim,mutlu olalım..

Çok mu romantiğim çok mu salağım, çok mu hayalciyim...
Ne yapayım ? Bu ara böyleyim..Hayal kurmak istiyorum...........
Ve bu hayalin gerçek olmasını......

23 Kasım 2008 Pazar

sorular ve sorular....

unutmak istiyorum tamam mı? çok şey yaşamamış olsak da bana dediklerini unutmak istiyorum.. Veya şu an ne yaptığını bilmek istiyorum..Görmek istiyorum kimlesin ve ne yapıyorsun? aynı zamanda sormak istiyorum sana bana dediklerin gerçek miydi? yoksa sadece beni etkilemek mi sitedin? Önemli değil miydim ben? yoksa sen bahsettiğin kadar cesur değil misin? Ben aşk durumlarına kendi kaptırmayan bir kişi olarak yine mi yanıldım? Ben sevgiden anlamıyor muyum yoksa? Sen görselci misin? görmediğin zaman unutur musun? Şimdi beni görsen yanında ne hissedersin ve ne dersin? sen aslında çok da kıymetli bir tip değilsin..bunu durumdan dolayı söylemiyorum..Bunun hep biliyordum ama nedense buna ragmen dediklerine , ifade ettiklerine ifade ettiklerinden sonraki hallerine ve gidişine de çok şaşırdım..Nedense tuhaf geldi bana bu..Tutarsız geldi..Bir öyle konuşmak bir böyle davranmak..biraz arabesksin..biraz da bencil..Tüm iyilikler san yapılsın istiyorsun..Tüm alttan almalar sana yapılsın..Ama bunları bekleyenlerde vardı..benim için yine olmadı..Büyük bir acı çekmiyorum.. Fazla da düşünmüyorum..Ama bazen nedense aklıma düşüyorsun; beni düşünüyor musun acaba diye?..Sana kızgınlığım yok; bunu bil..Ama seni çok şaşırtmak istiyorum bazı konularda; tam bir sene sonra karşıma çıkacağını bildiğim için..Şimdi sessizce beynimden yok ol lütfen..Beynimi ele geçirmene izin vermeyeceğim bunu bil...

Dilek ağacının altında

benim yapmak istediklerim , yapamadıklarım , yapmaya üşendiklerim, yapmama kaderin şu anlık izin vermediklerinin listesi aşağıda verilmektedir ey okur....

kilo vermek, düzenli olarak spor yapmak, işimi daha keyifli bir şekilde yapmak, şarkı söylemek, şarkı söyleyerek paramı kazanmak,örgü örmek, başarılı tasarımlar yapmak, kitap yazmak, kanlıcada oturmak, o yalının bahçesinde bana ait olan bir köpekle oynamak, o yalının bahçesinde sarı kıvırcık saçlı beyaz elbise giymiş olan sağlıklı bir kız çocuğu ile bahçede koşturmak, o sağlıklı çocuğu doğurabileceğim akıllı ve düşünceli bir adamla birlikte olmak, uzun zamandır yiyemediğim romantik bir akşam yemeğini sevdiğim insanla geçirmek, sevgilime sarılarak film izlemek, kahkaha atmak( bu aralar pek gülemediğimi fark ettim de ama Allah'a şükür bir derdim yok), kardeşimin beni daha fazla sevmesi ve benimle daha ilgili olması ve bir arada bir şeyler paylaşmak, daha çok gezmek, daha kaliteli insanlarla bir arada olmak, daha çok sinemeya gitmek, daha çok yürümek, daha çok dostlarımla vakit geçirmek, dolabımda daha çok şık gece elbiselerinin olması, teknemin olması, bazı rüyalarımın gerçek olması, rüyalarımla dalga geçilmemesi, eski sevdiğim iki kişinin benden özür dilemeleri( ne işe yarayacaksa), arabamla alıp başımı gitmek, maceraya daha yakın durmak,önemli bir modacının mümkünse yurtdışındakiler defilesini izlemek, çok güzel bir düğünümün olması ve herkesin bu düğünü efsane gibi anlatması, güzel yemekler yapabilecek kadar aşçı olmak, tamir yeteneğimin olması, bilgisayardan anlamak, kendi kendime manikür yapabilmek, sosyal işler konusunda başarılı olmak, daha çok yüzmek, yaz kış oturabileceğim evimde kendime ait bir havuzumun olması, bir moda çekiminde yüzümün kullanılması vs vs vs vs

17 Kasım 2008 Pazartesi

Akalım bakalım

Aksini düşünmenizi istemem ama ben hiç de buraya yazdığım kadar karamsar değilimdir genel olarak..Fakat bu aralar biraz öyleyim galiba..Bu yaz ilginç bir durum yaşamıştım..Hep içimden biraz biraz beklediğim ve de gerçekleşince de aslında sonunun gelmeyeceğini ve de yanlış olduğunu bildiğim bir olaydı bu...olayı kafamda ben mi kurdum ve de ondan gerçekleşti yoksa gerçekten kadermiydi halen bilmiyorum..Kafada yormuyorum..Ama bugün ne oldu bilmiyorum..Bu olay kafamda şekillenip duruyor kafamda..olmayacak ve bitmiş bu durum ya şöyle olsaydı ya ben böyle deseydim ya durumlar eşit olsaydı ya mesafeler olmasaydı diye kafamda dönüp duruyor. bazen diyorum ; kristal bir kürem olsaydıda ben görebilseydim olacakları..Hayat peki o zaman hayat mı olurdu? Biz ; biz mi olurduk peki? ben kadere inanıyorum..Hem de her zaman..Her durumun bir nedeni var..Ve her şerde bir hayır her hayırda bir şer vardır. Olmuyorsa bazı şeyler zorlamaya gerek yoktur bana göre..Yani yılgınlık değil, pes etmek değil.Ama bazen zor olaylar karşısında durmak gerekiyor.Hiç kimse zorla bir yere gelemiyor,işi gerçekleşmiyor, aşık olamıyor, aşık olduramıyor,evlenemiyor, evlenecek kimse bulamıyor,çocuk sahibi olamıyor falan da filan..liste uzar gider..Bazen akışa bırakmak gerek kendi benliğimizi...Akıp gitmek öylece..Karamsar başladım yazıya ama diyorum ki şimdi..Herşey iyi niyetle başlamalı ve herşey iyi olacak..Öyle işte..Ben buna inanmak istiyorummm....

16 Kasım 2008 Pazar

buyrun yemeğe

Vallahi aklım almıyor. Son derece sinirleniyorum. Bu yarışma programları hangi yaratıcı beynin ürünü acaba? Yani herşeyin suyu bu kadar mı çıkartılır kardeşim? Başlıktanda anlaşılacağı üzere Show tv'de ki yarışma programından bahsediyorum..Yemekteyiz adlı programdan yani..Aslında programın adı cuk oturmuş durumda. Yemekteler evet doğru.. Ama birbirlerini yemekteler... Çünkü tek amaç yarışmacı elemanların birbirlerine girmesini sağlayarak raytingi yükseltmek..Şimdi medya sektöründe bulunan biri olarak derim ki bu olayı kabul etsek de etmesek de malesef çok üzülerek belirterek söylemek zorundayım ki mübahtır artık televizyon camiasında raytinge hizmet etmek hem de her şekli ile..Fakat burada beni rahatsız eden durum bu yarışmacıların yemekleri sözüm ona beğenmeyerek ellerin tersi ile geri itmeleri, bu ne biçim olmuş diye söylenmeleri, ne kadar iğrenç demeleri aslında..Çünkü dünyada o kadar çok aç var ki..Bu televizyon programının yapımcıları bunu görmüyor veya bilmiyor mu? Hadi diyelim takip etmiyorlar dünya gündemini. Hiç mi sokağa çıkmıyorsunuz siz ya? Adım başı dilenen veya bayat birkaç şey isteyen insanlar var.Açlıktan servis minibüsünün altında kalan çocuklar var bu ülkede.Bu kadar mı yabancısınız siz bu topluma? Veya amacınız ne sizin? o insanların bir şekilde sizi görebileceğini ve sizin beğenmediğiniz yemeği iterken yutkunma ve imrenme ihtimali olacağını düşünmüyor musunuz? veya biz artık G-20 ülkeleri arasında falan liderliğe falan mı yükseldik benim haberim yok..Mili gelirimiz kişi başına 1000 dolara falan mı çıktı veya? Vah ki Türkiyem vah..Giderek daha çok üzülüyorum..

Dilerim yiye yiye kendinizi yersiniz..Başımızdan da defolup gidersiniz.....

15 Kasım 2008 Cumartesi

Ev uzak

Gün geçtikçe evlilikten daha korkar oluyorum..Çevremdeki örneklerin çoğu tuhaf.Ve herkesin evliliği kendi sistemlerine oturana kadar bayağı tuhaf aşamalardan geçiyor.İşte anladığım kadar ile de bu aşamalar sırasında yırttınız yırttınız yoksa işte o noktada kalıyorsunuz. Evlilikte de bir tıkanma meydana geliyor.İpler o anda ya kopuyor ya da bozuk bozuk ilerliyor..Şu kör topal dediklerinden. Bugün de bir tuhaf evlilikle daha karşılaştım. Arkadaşım Emel'in evliliği ile..Ben aslında evlendiği çocuğu daha önce sadece bir doğum günü, kendi nişanları ve kendi düğünlerinde görmüştüm.Hiç bir zaman o çocuktan olumlu bir elektrik almamıştım. ama bugün ona çok ama çok sinirlendim..Dakika sayan ve salakça bir şekilde otorite kurmaya çalışan bir çocuk olduğunu gördüm.Aynı zamanda müşkülpesent olmadığını anladım..Oturdukları ev İstanbul'un bir ucunda ama işlerine yakın olsun diye böyle bir seçim yapmışlardı.Orhan'ın maddi durumu iyi olmadığından da Emel'in babasının aldıkları bir dairede site yaşamı içindeler..Bugün Taksim'e indiklerinde kendilerini şehire iniyorlarmış gibi hissediyormuş; ondan bahsediyor..Evet , haklı..Ev uzak .Katılıyorum. Ama bunu çok ukala bir tavır içinde söyledi..Ve de o an içimden şu geçti..Madem beyefendi memnun değilsiniz; kendiniz bir ev tutsaydınız..Belki daha mutlu olurdunuz..Bu biraz nerede durman gerektiğini bilmemekten kaynaklanıyor.İnsan iyi niyetli ve vefalı olmalı.. Tuhaf olumsuz enerjisi beni çok sinirlendirdi..Hatta açıkca ona ben bu kadar gerginliğe gelemem bile dedim.. Ayıpsa ayıp...Dilerim benim böyle bir eşim olmaz..Arkadaşım içinde sadece şunu diliyorum; umarım en kısa sürede bu yanlışı düzeltir...

12 Kasım 2008 Çarşamba

güle güle ve hoş geldin

Bir yol ayrımına geldik… küçüktük..Sonra yavaş yavaş büyüdük..belki de hiçbir şey yavaş değildi ama bize öyle geldi.. hayatın büyük sillelerini falan yemedik Allah’a çok şükür..Ama hepimizin öncelikleri farklı oldu..Tepkilerimiz farklı oldu bazen aynı olaylara…Fakat şimdi bambaşka noktalarda durduğumuza inanıyorum..O, artık farklı noktalarda..Ben ise tüm başarılarıma karşı durduğum yerde duruyorum gibi hissediyorum kendimi..şimdi o bir anne oluyor.Bambaşka sorumlulukları ve bambaşka bir hayatı olacak. Daha rahat dışarı çıkamayacak ama çok karşılıksız bir aşk yaşayacak bebeği ile..Hobisine daha rahat zaman dilimleri ayıramayacak ama farklı anlarda ummadığı keyifleri alacak..Çok bencilce dursa da bu soru o zaman ben de kendime soruyorum..Sen nerede duruyorsun diye.. Çok farklı bir tip olmamım getirdiği olağan zorlukları yaşıyorum sanıyorum..Aslında insanın kendisine farklı bir tip demesi kulağa biraz ukalaca ve çirkin geliyor.. Benim farklılığım da öyle marjinallikten falan ileri gelmiyor..Sadece zekiyim ve en önemlisi bunun farkındayım..Öyle acayip matematik problemleri çözemem ama acayip bir sosyal zekam vardır..Ve hem ne mutlu ve de hem ne yazık ki diyebileceğim detaycı bir gözlem yeteneğim. Bu beni herkese kolay kolay kanan bir insan yapmıyor..Öyle her şeyden bir anda çok mutlu olup kendimi kaptıramıyorum..Ama sanmayın ki çok karamsarım..Sadece istesem de istemesem de gördüklerim ve anladıklarım birbiri ardına zihnimde beni takip ediyor.Beni çok pozitif bir kişi olarak görür yakınlarım hatta.. genellikle böyle olmasına rağmen bazen ben sadece mutlu izlenimi uyandırırım..İşte o nedenle çok sevdiğim arkadaşımla ben şu anda çok farklı noktalarda durmaktayız bana göre..İkimizde küçük mutlulukların kıymetini biliriz aslında..Fakat o detaylara daha az takar… O yüzden şimdi ben çok gerilerde kalmış gibi hissediyorum kendimi. Şimdi ilk gençliğimiz geride kalıyor..Onunla konuştuğumuz şeylerde anlamasız ama bize komik gelen şeylerde geride kaldı..Yarın ki göreceğim fotoğraf da her şey daha netleşecek..Galiba dostumla hayatlarımız asıl şimdi farklı yönlere gidiyor…

Güle güle dostum,güle güle anılarımız ,hoş geldin anne…..

gıcık gıcık oluyorumm

Bu aralar fena halde annem gıcık oluyorum..Onun hayata bakış açısı,karamsarlığı,olaylar karşısında çabuk pes edişi ve negatif olduğunda etrafına yaydığı o çok kötü enerjisi ve de bir olayı bin kere hiç bıkmaksızın anlatışı beni fena halde bezdirdi......Bunu alenen bu şekilde anlatmak ta beni çok utandırsa da bunu anltmak istediğimi biliyorum..Benim anneannemde kızının başka versiyonudur....Daha doğrusu annem , anneannemin başka bir şeklidir..Ben anneannemede derim ki: Senin bağlantıların ters bağlanmış anneanne..Yani o kadar herşeye ağlayabilir..İyiyim dersiniz ağlar, kötüyüm dersiniz daha beter ağlar..Evde fotoğrafınızı görür..Sanki öldünğz de odadakileri şöyle bir ziyaret ettiniz..Gene başlar ağlamaya..Kızıda onun daha beter bir tipi..Hiç değilse anneannem kendi kendine yaşıyor..Annem herkese saldırır, yapılan kötülüğü unutmaz ve afsakanlar basana kadar size anltır, anlatır..Aslında pratik bir tip olmasına rağmen hiçbir şekilde depresyonundan kendisini çıkartıp da evden dışarı binbir dil dökmeden çıkartamazsınız..Hep depresyondan depresyona girer. bu depresyonlardan onuda kolay kolay çıkartamazsınız..Beni kendimle bırakın der..Ama kesinlikle yardımınızı ister..peki dersiniz; madem yardımıma ihtiyacın yok; o halde neden durumunu belli edecek hareketler yapıp melun melun bakıyorsun dersiniz..Sana ne yapıyorum der bu seferde..Hele o ağzını aşağıya büküşü yok mu..Tamamen gıcık oluyorum....Manyak bir tip kendisi anlayacağınız..Aslında matraktır normalde..Fakat bu sıkıntılarını çok fazla tekrar tekrar yaşayan bir kişiliği olduğu için çok bunaltır kendisi...