21 Mart 2009 Cumartesi

HEM HEM HEM HİÇ HİÇ HİÇ

Evet ; beklenen buluşma gerçekleşti..Hiç heyecanlanmadım..Hem çok şey bekledim ondan hem de hiçbirşey aslında..Hem içim acıdı bazen hem dedim kendi kendime boşver böyle daha mutlusun diye..Hiç konuşmadık geçmişten hem de çok konuşmak istedik.Şaka yapmak istedik birbirimize hem de yapmaya çekindik.Hem laf koyduk birbirimize hem de birbirimizi övdük..Hem hedeflerimiz ve arzularımızdan bahsettik hem de tüm umutsuzluklarımızı ve kırgınlıklarımızı gizledik.

Ben kendimden çok daha üstün bir performans gerçekleştirdimm..Herhalde bunda uzun zamandır birbirimizi tanıyor olmamızın etkisi hakimdi.Ve de anladım ki ben onun hayallerinde yokum.Bir ara çok evlilikden bahsetti.Evlenince şöyle yapıcam şunu koyucam ; bunu alıcam diye..Çok rahattı bunlardan bahsederken..Benim tepkimi mi ölçtü; işte onu bilemem..Ama çok da takılmıyorum..Devamlı eli telefonlarındaydı..Hatta bir ara dedim ki kanser yapıyor aman dikkat bu kadar bağımlı olma bile dedim..Ayrılırken ise çok tuhaftı..Sanki hep görüşüyormuşuz gibi ayrıldı..Bir de beni ara dedi. Oturduğumuzda ise bir ara Türkiye'ye çok daha sık uğrayacağının altını çizdi..Belki bir aşkı vardır burada..Onun için gelecektir..Her ne kadar işleri nedeni ile bunun bu şekilde gerçekleşeceğini belirtse de...Öyle tuhaf hissettim ki kendimi. Yakın olmayı istedim hem de dedim ki olmalısın ; olmamalı ; olursa ne yaparım diye..Olmadı nitekim..Bence bu gelişinde başka birşey daha olamayacak...Aramızdaki elektrik bu boyutta değildi..Ne yapayım ya? Ne yapayım? Melankolikde olmak istemiyorum ama..Fakat bu durum bana çok uygun değil.

Yani hem çok şey konuştuk hem hiç birşey...

19 Mart 2009 Perşembe

FARAZİ DİYALOGLAR

"Ben seni aradım ama hem de iki kez.Bence düşüncesiz olan sensin.Ve anladım ki sen benimle konuşmak istemiyorsun.Bir daha seni rahatsız etmeyeceğim.Yüzümü dahi göremeyeceksin.Allah'a emanet ol.Mutlu ol.Ben olmasam dahi..."
Kız:"Kendimi bunun için mi yorucam ben kalbimi bunun için mi üzücem ben.. " der içinden mırıldanarak...
Bekleyen ve beklenenin karıştığı bu farazi diyalogta aslında gerçekten en kuvvetle beklenen bu diyalog...Farazi ama arazi olmaya meyilliler için uygun tüm koşuların kendileri tarafından itina ile hazırlanarak fakat aslında çok da bildik klişelerle dolu farazi bir kaçış sahnesi...
Peki kimin için mutlu son olsun bu farazi diyalogta? Bence ben torpil geçeyim kıza...Kız için olsun..Hatta gökten üç elma düşsün ve oldu olacak üçü de kız için olsun..

17 Mart 2009 Salı

GÜNEŞİ GÖREMEDİM


Geçen cuma akşamı arkadaşlarla buluştuk..Bir sinemaya gidecektik.İstediğimiz filme yer bulamadık.Bizde Mahsun Kırmızıgül'ün yönettiği Güneşi Gördüm filmine gitmeye karar verdik.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki yaptığım yorumların çoğunun benzeri eleştirmenlerden duydum ve de okudum.. O zamanda anladım ki ben iyi ki iletişim okumuşum ve detaycı gözüm halen daha işlemekte..Neyse filmi izlemeyenler buradan sonra fazla devam etmesinler çünkü filmi anlatmaya başlıyorum..(zaten bana hiç yorum yapan da olmadığından dolayı kimsenin film keyfini bozmuş da olmam sanıyorum) Film Kürt kökenli bir ailenin terör nedeni ile evlerinden ayrılmaları ile başlıyor.Yan unsur olarak ailenin diğer fertleri var tabi.Eşcinsel duygulara sahip kardeş, üzerine kuma getirilme korkusu ile oğlan çocuğu doğurmaya çalışan bir anne, çocuklarından biri terörist diğeri Türk ordusunda asker olan bir baba, sakat çocuğuna,terörist oğluna ve askerlliğini yapan oğluna üzülen bir anne..Liste uzar gider..Köylerini bırakıp gelen aile şehirde darmadağın olur.Hastaneye kaldırılan anne,sefil olan hatta bakımsızlıktan ölen çocuklar,eşcinsel kimliğini keşfeden bir genç,katil olan bir ağabey,mülteci olarak Norveç'e geçmeye çalışan bir başka aile ; geçtikten sonra yakalanışları vs vs..Yani anlayacağınız nereden tutsanız melodram..Evet etkileyici noktaları var. Bu kabulum..Özellikle çamaşır makinesi sahnesi gerim gerim gerdi beni..Sonra kana damlayan süt,balıklarla birlikte yerde can havli ile zıplayan ramo,galata köprüsündeki karşılaşma,müdireye yazılan mektup..Ama işte birşeyler eksik..Ne olduğunu tam bilememekle birlikte bunun mesaj kaygısının çok fazla olmasından kaynaklandığını düşünüyorum..O kadar çok mesaj var ki filmde..Didaktik bir tarz ve insanın üzerine üzerine gelen ve boğan işaretler..Benim en sinirlendiğim durum ise Norveç ile Türkiye'nin filmde durmaksızın kıyaslanması..Tabiiki Norveç gibi sosyal bir devlet olmalıyız..Bizde herşey dört dörtlük değil. Bunu iddia etmek gibi bir salaklık yapacak halim yok.Ama kıyaslandığımız ülke ilede çok önemli bir farkımız var..Onlar kaç nüfuslu Allah aşkına.Yani küçük bir ülke ile 75 milyonluk bir ülke kıyaslanıyor filmde..Bu anlamsız.Tabiki bu film birçok ödülle festivalerden dönecek.Tabiki Euromages'den aldığı fonun hakkını verecek! Ama bu biraz adil olmuyor.Sonra sinirlendiğim bir unsurda filmde hiçbir noktada terörist kelimesinin geçmemesi.Devamlı dağa çıkmak,dağdan indirmek ifadesi kullanılıyor.Bir de filmin sonunda istatiki bilgiler verilince dikkatimi bir kelime daha çekti.Deniyorki: Şu kadar bin kişi iç kavgada şu kadar yıldır hayatını kaybetti.Ne iç kavgası kardeşim ya? Ben milliyetçi bir kişi değilim, bağnaz değilim, eleştiriyi severim ama bu ne ya?.Ne kavgası? Ne içi? Bu hep terördü..Dış odaklı, iç odaklı,doğudan, batıdan kuzeyden, güneyden..Bunu adı terördü..Bu kadar işte.T-E-R-Ö-R! Buna son derce sinirlendim..Bu IRA'nın yaptıkları bu ETA'nın yaptıkları içinde geçerlidir.Filmin beğendiğim yanları ise iki tanımadığım oyuncuya ait.Eşcinsel bir Kürt kökenli genci oynayan Cemal Toktaş harika..Birde ismini bilemediğim çocuk oyuncu.Mahsun'un kızlarından birini oynayan ve filmde spastik özürlü kız karakterini canlandıran küçük oyuncu ; film boyunca gerçekten spastik çocuk izlenimi uyandırdı bende.Fakat sonradan öğrendim ki bu kız sapasağlam bir kızmış..Yani duruşu, bakışı,çıkardığı seslerle bende onu herkes gibi spastik sandım..Gerçekten başarılıydı.



Son olarak Beyaz Melek'ten daha başarılı ama Mahsun'un bence yolu daha çok uzun...

MADDELER VE NEDENLER

İlk önce belirtmek isterim çok ama çok kızgınım.Önce ona kızgınım sonra kendime kızgınım sonra bu konudaki kara talihime kızgınım..O kadar çok yazıp çizmek istiyorum ki bu konuda..Düşündüğüm o kadar çok şey var ki ..Am ben bunları yazmaktan dolayı üşenmeye korkuyorum..o nedenle hemen başlıyorum..Madde madde yazacağım çünkü aradaki bağlaç cümlelerle kaybedecek vaktim yok şu an..
1) O gelecekti bana geelceğini haber vermişti..Nedeni iş ve artık sözde mi özde mi belli olmayan babasının anjiyosuydu.Nitekim geldi.Ama bana sonra haber verdi.Halen Türkiye'de.Sanırım yakında da gidecek.Bu arada benimle buluşmak istediğini ve konuşmak istedikleri olduğunu belirtti.Bende kendimi aşan bir soğuklukla peki dedim hatta.
2) Bana Türkiye'ye gelince attığı ilk mesaj: merhaba naber demek oldu..Sonra ben mesaj attım: Senden naber ..Çünkü bu kadar anlamsız ve salakça bir cümleye nasıl cevap vereceğimi bilemedim.Bunun ardından bu cumartesi beni aradı.Ankara'ya gidiyormuş benle konuştuğu sırada.Nasıl olduğumu falan sordu.Ve gerçekten rahattı.Ve işte ben yine oyunculuğumu konuşturdum..Bende çok rahattım konuşurken..Hatta bir arkadaşım yanımdaydı..Çok rahattın ben anlamadım kimle konuştuğunu bile dedi..Yani aşmıştım kendimi.Sonra bugün kendisi bana altıya on kala bir mesaj atmış..Programın nasıl..Kahve içsek..Ben birden bu duruma çok çok içerledim kızdım öfkelendim..artık adına ne koyarsanız koyun; o duyguların hepsini birden hissettim işte..Ve dedim ki..Mesajını şimdi gördüm..Eger sana uygun olursa yarın akşam olabilir..Bu akşam uygun değil dedim.Ondan gelen cevap ; benim yarın akşam bir iş yemeğim var.sağlık olsun müsait olduğun başka bir gün görüşmek isterim
Benden cevap ise henüz yok..zaten olmayacak da.
3) Tüm bunların çıkarımı ise özetle şu: Bu adam beni sevmiyor ..Benden sadece hoşlanıyor ve beni kayıp etmek istemiyor..Zaten beni kayıp etmek istemediğini de belirtmişti..Yani bunda bir yanılgı payım yok. Peki bir insan sevdiği ve kayıp etmek istemediği insanı gelir gelmez aramaz mı?Tamam belki bu aile durumundan dolayı arayamamış olabilir..Zaten feci bir gerçekçiliğimde mevcuttur benim..O benim değil ki bana birşeyleri hesap vermek zorunda hissetsin kendini..ama neden benim doğum günümde bana canım benim diye mesaj attı..Daha önce bu ifadeyi hiç kulanmamıştı..Ben onun bu aşamada nasıl canı oluyordum???Bir de insan buluşmak istediği adama mesaj atmaz direk telefon açar vakit kaybetmemek adına..Hadi attın diyelim; 2 saat sana cevap yazmamışım..Sen neden bana dönmüyorsun.Sesimi duymak bu kadar mı zor..Yoksa başka programların var ve de onların yanında benimle konuşmak mı seni böyle bir duruma itti??
4) Biz belki o gidene kadar buluşmayacağız..Sanırım bu belki dediğim de gerçek olacak..Peki ben ne hissediyorum? Ben sadece şunu söyleyebilirim..Ben bu herife güvenmemekle haklıyım..Sonuna kadar haklıyım hatta..Herif kıçının keyfinde..Aynen mesajda yazdığı gibi sağlık olsun diyor herşeye..Mesela birgün benim biriyle olduğumu duysa beni bu kadar önemsediğini ve ayrı bir yere koyduğunu söyleyen bu adam diyecek ki sağlık olsun..Hadi len oradan..Ağzımıda bozduruyorsun benim..Nasıl oluyor bu? İnsan bir konuda yanlış yaptığını düşünüyorsa ve elinde bir imkan varsa bunu sonuna kadar kullanmak ister..Ama herif rahat herif . Biri olmazsa biri var diyor.Nitekimde öyle..Hayatında bir kişi olduğunu söylerken beni unutamadığını ve benim ne kadar farklı bir noktada olduğumu belirtiyor..Ulan ben hangi birine nasıl inanayım? Farklı mıyım ben senin için? Farklıysam niye bana böyle davranıyorsun? O zaman hayatında biri niye var? Sen bu kadar iradesiz misin? Peki var haytında biri bu beni incitir diye düşünüp bunu bana neden söylüyorsun?
5) Bu herif yalancı ve iradesi zayıf bir megaloman.Peki benim bu herifle ne işim var o halde? Aslında bir işim yok ama ben onun neden düşünüyorum? Daha doğrusu o bana kendini unutturmuyor ve arada mesajla ; bir telefonla bana ben buralardayım diyor..Evet mesajı veriyor ama ben bu mesajlardan neden etkilenip o anda aklıma düşmesine izin veriyorum..Bir insan hoşlandığı birisini aylar sonra aradığında yoldan bir yerden aramayı mı uygun bulur yoksa durup özel bir noktadan mı konuşmak ister? Bazen diyorum ki belki o da benim tepkimden korktuğu için sadece mesaj atıyor ve sesini duyurmaya çekiniyordur..Sonra aynı içimdeki ses diyor ki: bas git gerizekalı pollyanna..Erkekler o kadar ağır ve detaylı düşünemezler..Bu ancak senin gibi salaklara özgüdür..
6) Acilen hayatıma kayda değer bir insan girmeli..Hayatım boyunca çivi çiviyi söker mantalitesine sahip bir insan olmadım..Benim gerçekten hayata karşı bir duruşum ve kendi kendime hem de hiç zorlanmadan sahibi olduğum prensiplerim var..Ama bu sefer artık çok kırıldığımı hissediyorum ve bu durumun üstesinden gelmenin yolunun hayatıma birisinin girmesi olduğuna karar verdim..Ama tek farkla..Karakter sahibi bir adam olması gerekiyor bu kişinin..
7) Evet bu durumun başlangıcı benimde isteğimle oldu.Fakat ben düşünmüştüm ki bir insanın değişmesi zordur ama değişmişte olabilir..Bu herifin kaypaklıklarını, ayran gönüllü olduğunu bilen biri olarak beni çok farklı bir gözle sevdiğinide biliyordum yıllardır.. Ve dedim ki belki başlamaya değer olabilir.Bu sefer ilk kez birşeyi çok düşünmeden uygulamak istedim..Ve uyguladım da..Peki bir şey değişti mi ? Evet değişti..Her zaman olayların başında düşünen yorumlayan ben şimdi olayın sonunda düşünüp yorumluyorum..Ve söylemeye bile kızıyorum ama bu durumda ben kendimden nefret ediyorum.Bugün bu herifin yaptığına karşı öfke doluyum..Hatta bu nedenle parmaklarımı bile klavyenin tuşundan ayıramıyorum.
8) Son olarak bu herifle bir son yok..Bu böyle gidecek..Olsa bile bu son; mesela diyelim ki şok bir durum oldu ve ben bu herifle evlendim..Ben bu herife duyduğum bu güvensizlikle , şüpheyle çok da mutlu olmam ki..Kendimi tanıyorum ben..Kendimi hasta ederim..Ben beni hasta edeceğini düşündüğüm için geçmiş zamanda da sözlümden ayrılmıştım..Beni düşüncesizlikleriyle üzmüştü..Bende bunlara hiç sesimi çıkarmamıştım..Çünkü onu tanımaya çalışıyordum..Sadece bir kez konuşmuştum onunla..O konuşmamızda da öylesine düşüncesiz bir laf etmişti ki bende biraz düşünmemiz gerektiğini söylemiştim kendisine..Sonra tam bir ay düşündük biz..Karşı taraftan benden bir hareket gelmedikçe gelmeyecekti belliydi..Kendini ifade ettiği gibi cesur bir insan değildi o da.. O bir ay zarfında da biz arada buluştuk..Öyle bir kopuş falan yoktu..Ama bir ayın sonunda ben hayatımda ilk kez bayıldım..Dudaklarım patladı mutfak mermerine düştüğüm için..Hayatımda ilk kez düşüncesiz bir insan için bayılmıştım..Değdi mi diye sordum kendime..Sonra o kişi benim tesadüfen bayıldığımı öğrendi ve hemen yanıma geldi.Bana dediği cümle şu gün gibi aklımda: sen kendini çok üzüyorsun..Hiç unutmadım o cümleyi..Evet o doğru söylemişti..Ben kendimi böylesine değmeyecek bir adam için çok üzmüştüm!!! Bu kadar üzülmeye ne gerek vardı değil mi? Nasıl olsa biz sadece evlenecektik onunla!!!Alt tarafı bu yani.Bazı cümleleri bu kadar yorumlamaya ne gerek vardı değil mi? Biz alt tarafı aile olmayı planlıyorduk kendisi ile!!!! İşte o an ulan dedim kendi kendime..Hakikaten bu herif bir konuda ilk defa mantıklı bir laf etti..Evet ya bu kadar üzmeye ne gerek vardı kendimi böyle kaba bir herif için..Hem de daha kocam değil çocuklarımın babası değil ama beni bayıltacak kadar üzebiliyor..Bunun sonu ne olabilirdi? Ben evlenince kanser olabilirdim..Alt tarafı bu olabilirdi..Hatta bana çok tuhaf gelmişti..Bir yakınımız bizim sözlümle ayrıldığımızı duyunca iyi ki ayrılmış duru bu adamdan , bu adam onu kesin hasta yapardı demiş..Şimdi gelelim biz bu sefer ki maymun herife..EEEE..Bu adamda bana düşüncesizlik yapıyor.Ve ben gene değmeyecek biri için üzülüp onu düşünüyorum..Hatta kızgınlıktan ellerim terliyor ve kulaklarım çınlıyor..Tansiyon dengem alt üst oluyor..Değiyor mu peki? Hayır..Değecek mi peki? Hayır..O halde ben neden bu herifle konuşuyorum? Onun bu kendinden emim gibi görünen ama derininde beş para etmeyen karakterinin etkisi altına giriyorum..O zamanlarda ki sözlüme şu durumda haksızlık etmiş oluyorum şimdi..O zaman onu da refuse etmemeliydim..Güle güle dememeliydim..Aslında doğrusu o mu bu amerikalı mı deseler kesinlikle aile babası sıfatını eski sözlüm hak ediyordu..Hatta kendisi bu amerikalıya göre çok daha fazla güvenimi kazanmıştı..Tabi tüm bu dediklerimden eski sözlümü düşündüğüm kimsenin aklına gelmesin.Sadece bir tespit benimki..
Kendimi toplamam lazım.Ve kendimi kaptırmamam..Büyük ihtimalle birbirimizi görmeyeceğiz ..Altı ay sonra ancak belki görüşme şansımız olacak..Görüşmeme durumumuzda da çok üzülmeyeceğim..Buna hazırlıyorum kendimi.Hayırlısı olsun..O beni hak etmiyor ..Gerçekten hak etmiyor. Lütfen Allah'ım ne olur sadece dilediklerim için bir şansım olsun ..Çünkü o da bu kadar düşünmeyi hak etmiyor..Hem belki bu sefer belki bayılırsam geçen sefer ki gibi şanslı olamayabilirim.

4 Mart 2009 Çarşamba

Eylül; sana kızım diyebilir miyim?


Ben çocuk severim.Henüz evli olmadığım için benim çocuğum tabiki yok.Ama şu bir gerçek ki her çocuğu da sevmem.Özgür fikirli ve hareketli çocuklardan ayrıca hoşlanırım.Ama bu demek değil ki şımarık ve her tarafı karıştıran çocuğa karşı da susup otururum.Bu bir çocuk da pek de hoşlandığım birşey değildir. O nedenle Allah'tan hep iyi huylu ve akıllı - sağlıklı bir çocuğum olsun hep isterim. Dilerim Allah böyle bir çocuğa sahip olacağım bir eş bana nasip eder.


Neyse ama konumuz bu değil.Bu aralar hastası olduğm bir anne ve çocuk ilişkisi var.Aslında biraz idealize edilmiş bir ilişki bu.Yol Arkadaşım dizisindeki Eylül ve annesinin ilşkisi..Eylül ; çok akıllı bir kız çocuğu.Annesi de genç bir anne olmasına rağmen müthiş bir çocuk psikolojisi uyguluyor.Fakat ben anneden ziyade Melis Mutluç adlı küçük oyuncunun performansına hayranım.Bu kz daha önceden tüm kıtalarını ezberlediği İstiklal marşımız ile meşhur oldu.Gerçekten ezber gücü ve zekiliği takdire şayan.Sonra da herhalde bir yapımcı bu kzı fark etti ve bu dizinin castingde yer aldı.


Ben işte eylül gibi bir kızım olsun isitiyorum.Akıllı ve kibar.Aynı zamanda çocuk gibi çocuk olsun isitiyorum.Barbielerin ,Prenses perfinyaların,rujların ve yanaların esiri olmayan bir çocuk..Çocuk gibi çocuk...